Süleyman Demirel öldü. Türk siyasal hayatında bir dönem kapandı. Demirel kimine göre yerli, kimine göre proje bir siyasetçi ve devlet adamıydı.
1965 yılından 1971 muhtırasına kadarki dönemine baktığımızda başka...
70’li yıllarda başka...
80 darbesinden sonra yasakların kalkmasıyla siyaset sahnesine döndüğün de yine bambaşka bir Demirel profili gördük.
Dahası 28 Şubat sürecinde üstlendiği rol ile siyaseti ablukaya alan vesayetin ana merkezine oturan bir Demirel ile de karşılaşmıştık.
Hasılı, Demirel dendiğinde tek, yalın, yekpare bir portre hatırlanmayacak bundan sonra da...
Başörtüsü yasağını kendi için kullandı
Benim açımdan Demirel, başörtüsü yasağını kendi siyasi yasağının kaldırılması için kaldıraç olarak kullanan, 28 Şubat sürecinde “çağdaşlık ve demokrasi” vurgusu yapayım derken milletin değerlerini hiçe sayan bir isim..!
1987 yılında üniversitelerdeki başörtüsü yasağının kaldırılması için yasaklı Süleyman Demirel’in Güniz Sokak’taki evini ziyarete giden öğrencilerden biri de bendim. Demirel bizi çalışma odasında kabul etti. Başörtülü öğrenciler okullardaki durumlarını nazik bir dil ile ifade etti. Yasağın kaldırılması için yardım istedi.
Demirel onları dinledikten sonra aynen şu ifadeleri kullandı.
“Çocuklar, biliyorsunuz ben siyasi yasaklıyım. Yakında da referandum var. Siz şimdi evlerinize gidin. Anne, babanıza siyasi yasakların kaldırılması için baskı yapın. Benim yasağım kalksın. Ben tekrar siyasete döndüğümde başörtüsü yasağı filan kalmayacak.”
6 Eylül 1987’deki halk oylamasında Demirel’in diğer siyasilerle birlikte yasağı kalktı. Demirel aktif siyasete döndü.
Ana muhalefet oldu. Başbakan oldu. Cumhurbaşkanı oldu.
Başörtüsü yasağı hem başbakanlığı döneminde, hem cumhurbaşkanlığı döneminde bütün cüretkarlığı ile devam etti.
Nihayetinde, 28 Şubat döneminde “vesayet” adına yaptıkları ise yakın tarihin en tartışmalı kararları oldu.
Şükrü Karaca: Demirel darbeyi önledi
28 Şubat sürecinde Demirel, Cumhurbaşkanlığı makamını vesayetin ana merkezi haline getirmişti. O dönemde yaptıklarını tek tek sayacak değilim.
Lakin, koalisyonların çöktüğü...
RefahYol Hükümeti’nde “Başbakanlığın değişimi” için yapılan istifayı fırsat bildi. Arkasında hiçbir çoğunluk bulunmaması rağmen Yalım Erez’e ardından, Mesut Yılmaz’a hükümet kurma görevi verdi.
Milletin değerlerinin aşağılandığı, her ortamda bulunmaya özen gösterdi.
Bir klasik müzik konserinde ayağa fırlayıp “İşte çağdaş Türkiye bu...” demesi ise unutulur türden değildi.
Lakin, rahmetli Şükrü Karaca ile bir vesile ile o günleri konuştuğumuz bir gün, “Demirel o günlerde böyle davranarak fiili darbeyi önlemiş olamaz mı” demişti.
Ben de “Fiili darbe olmadı da ne oldu. Daha beter olmadı mı” demiştim.
Süleyman Demirel, “barajlar kralı” unvanıyla anılabilecekken, bugün “vesayet”in ana aktörlerinden biri olarak anılıyor.
Yakınlarına baş sağlığı diliyorum.
Türkiye derhal müdahale etmeli
Suriye sınırımızda olağanüstü şeyler oluyor. Türkiye’nin içe döndüğü, döndürüldüğü ortamda Suriye sınırımızda bu kez olanlar insani trajedinin ötesinde. Fiili olarak sınırımızda tampon bir yapı kurduruluyor. PYD’nin yani PKK’nın Suriye kolu demokrafik yapıyı değiştiriyor. Bu durum kabul edilemez. Türkmenleri ve Arapları evlerinden, topraklarından sürenler etkin temizlik yapıyor. Türkiye’nin kabul edebileceği bir şey değil . “Devlet derhal gerekli mekanizmalarını çalıştırmalı, gerekirse müdahale etmelidir” diyeceğim ama biz henüz “koalisyon kombinasyonları” üzerine fantastik tartışmayı bile bitiremedik.
Yarın çok geç olabilir..!