“Hele bir denesinler... Perişan ederiz... Gücümüz akıllarına dahi gelmez... Demir yumruk tepelerine iner...”
Bunu diyen kim?
CHP milletvekili Tuncay Özkan... Ki, FETÖ’nün gadrine uğramış, altı yılını cezaevinde geçirmiştir.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun tutuklanabileceği iddialarına karşılık söylüyor bunları.
Bu “tutukluluk” söylentileri nerden çıktı, bilmiyorum.
Böyle bir şeyi dileyen, “Kılıçdaroğlu tutuklanmalıdır” diyen birini de hatırlamıyorum.
Sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir açıklaması oldu, “MİT TIR’ları hadisesi ona ulaşırsa şaşırmayın” dedi.
Şaşırmalı mıyız?
Ben şaşırmam.
Kemal Bey’in ismi, bir şekilde MİT TIR’ları hadisesinde geçiyor.
Bunun müsebbibi yine kendisi...
Hatırlayacaksınız; hakkında “yayın yasağı” bulunan ve yayınlanması “casusluk faaliyeti” olarak değerlendirilecek (nitekim öyle değerlendirilmiştir) görüntüleri kastederek, biraz da böbürlenerek, “Ben de seyrettim” demişti, “Filmler var, kamyonlardaki kasaların nasıl açıldığı görüntüleri var... Hepsini seyrettim.”
Bunu Hürriyet gazetesine söylemişti.
Tarihini hatırlatalım: 20 Mayıs 2015.
Bu “itiraf”tan üç gün önce de, “heyetiyle” birlikte Zaman gazetesini ziyarete gitmiş, FETÖ’nün medya imamı Ekrem Dumanlı’yla görüşmüştü. (Bu görüşmedeEnis Berberoğlu da hazır bulunuyordu.)
Kılıçdaroğlu’nun “ben de seyrettim” dediği görüntüler, birkaç gün sonra, Can Dündar marifetiyle Cumhuriyet gazetesine manşet oldu.
Trafiğin şöyle işlediği tahmin ediliyor:
Görüntüler, Zaman gazetesindeki görüşme sırasında Ekrem Dumanlı eliyle Kılıçdaroğlu’na veriliyor.
Kılıçdaroğlu (eski yayın yönetmeni Berberoğlu’nun tavassutuyla) Hürriyet’e gidiyor ve “Ben de izledim” diyerek görüntülerden haberdar olduğu mesajını veriyor ama elindeki malzemeyi satamıyor. Daha doğrusu görüntüleri yayınlatamıyor. Çünkü durumun nezaketini bilen Hürriyet’çiler devletle papaz olmak istemiyor.
Derken, bol sayıda Batılı “koruyucusu” bulunan Can Dündar akla geliyor... “Kahraman gazeteci” Can Dündar, “Ben yayınlarım” diyor ve görüntüler Enis Berberoğlu eliyle Cumhuriyet gazetesine ulaştırılıyor.
Can Dündar’ın “solcu milletvekili” diye tavsif ettiği Enis Berberoğlu şu an cezaevinde. Suçu, o görüntüleri temin edip Cumhuriyet gazetesinde yayınlatması... Mahkemenin değerlendirmesi bu yönde...
Demir yumruk Tuncay’a dönecek olursak...
Diyelim ki Berberoğlu bir gün konuşma gereği duydu ve “O görüntüleri genel başkanımızdan aldım” dedi...
Ne lazım gelir?
Daha doğrusu, bu durumda yargı nasıl bir tavır takınmalıdır?
Kılıçdaroğlu hakkında “soruşturma” açmamalı mıdır, o görüntülerin hesabını sormamalı mıdır?
Diyeceksiniz ki, “Berberoğlu bir şey itiraf etmemiş, Kılıçdaroğlu’nu ele vermemiş, savcılık soruşturma açmamış. Olmayan bir şey hakkında fikir yürütmenin alemi nedir?”
Bunu Tuncay Özkan’a söyleyeceksiniz.
Çünkü demir yumruk Tuncay, “Bu sessiz CHP'nin demir yumruğu kafalarına iner. Cezaevi, polis, asker, baskı ve zulümle bizi korkutamazlar. Biz yedi düvele direndik ve ülkemizi inşa ettik. Bir daha CHP Genel Başkanının adını ağızlarına alırlarsa, onları perişan ederiz” diye tehditler savuruyor; devleti ve devletin yargı birimlerini “yedi düvel”e (yani düşmana) benzetiyor.
Diyeceksiniz ki, “Ey Tuncay Özkan... Sen devleti tehdit edeceğine, önce genel başkanının temaslarına ve ilişkilerine bak...”
Çünkü Berberoğlu konuşsa da konuşmasa da, temel gerçek değişmiyor:
Birileri o görüntüleri Kılıçdaroğlu’na servis etti.
Maskeli miydiler, bilmiyorum.
Maskeli kişilerle alışverişe girmekten imtina etmeyen Kılıçdaroğlu da, FETÖ patentli görüntüleri ve “kirli malzemeleri” faş etme konusunda her zaman “istekli” davrandı.
Bunun yasal bir müeyyidesi olmamalı mıdır?
Hadi geçtik yasayı...
En azından “ahlaki” bir müeyyidesi olmamalı mıdır?