The Times’daki ilan metnine ve imzacılara bakınca aklıma önce dünyanın saygı duyduğu sanatçıların nasıl kolaylıkla manipüle edilebildiği ve yönlendirilebildiği geldi. Bu kadar basitmiş demek... İki dehşet cümlesi söylendi mi insanlar arkasını önünü araştırmadan basıyorlar imzayı demek.
O isimlerin hepsi darbeci, şiddet yanlısı ve azınlık tahakkümü taraftarı olmayacağına göre geriye bir ihtimal kalıyor: Kolay ikna oluyorlar...
Peki nasıl böyle kolaylıkla ikna oldular dersiniz?
O da kolay... Sonuçta adı geçen ülke bir İslam ülkesi, adı geçen lider de İslami kimliğiyle tanınan bir politikacı. Önyargılı olmak için ortada böylesine ideal bir bileşim varken gerçeğin ne olduğuna bakmaya lüzum var mı?
İslam’ın olduğu yerde tabiatı gereği diktatörlük olur! Demokrasi ise sadece Avrupa’da ve Amerika’da olur! Tipik, İslamofobik bir zihin. İngiltere’nin göbeğinden İşçi Partisi ve Ergenekon kıvamında bir bildiri çıkarmak da ancak bu zihinle mümkün zaten...
Türkiye...
Halkının özgür ve bilinçli iradesiyle demokrasiyi kazanmış örnek bir ülkedir.
Milyonlarca insan, 10 yıldır benzersiz bir hak ve özgürlükler mücadelesi vererek yeni ve demokratik bir cumhuriyet kurmuştur.
O toplam irade büyük bir hevesle Avrupa Birliği müzakerelerine imza atmıştır.
Bu ülkenin bütün etnik unsurları başta Kürtleri tarihte ilk kez gerçek anlamda eşit vatandaş duygusunu tatmaya başlamıştır.
Erdoğan...
Avrupa’daki son askeri vesayet rejimine son vermiştir.
Askeri darbeleri tarihte ilk kez yargı önüne çıkarmıştır.
Seçim sistemini vesayet sisteminin üzerine egemen kılmıştır.
Halkının arasındaki etnik, dini, bölgesel eşitsizlerin hepsine birden savaş açmıştır.
Ülkedeki bütün anti-demokratik iktidar odaklarını birer birer devirmiştir.
Faili meçhuller rejiminin üstesinden hukukla gelmeyi başarmıştır.
80 sene sonra topluma, dünya ölçülerinde bir ekonomik refah seviyesi kazandırmıştır.
Dahası... Sadece kendi ülkesinde değil bütün bölge coğrafyasında demokrasi rüzgarı estirmiştir.
Olabilir.
Değil mi ki bu ülke Türkiye ve değil mi ki bu lider Erdoğan... Yani değil mi ki her ikisi de aynı zamanda “İslam”ı çağrıştırıyor.
O halde; o rejime diktatörlük, o lidere de diktatör demekte sakınca yoktur. Türkiye’nin ve Erdoğan’ın aleyhine bir bildiri imzalamak kolaydır o zaman.
Listedeki sinemacılar için İslam, senaryolarda yazılan ve kolaylıkla ezberlenen hazır bir imajdan başka bir şey değildir. Öyle olmasaydı kulaklarına sufle edilen Türkiye yalanına inanmaz, gerçek hikayenin peşinde koşarlardı.
Koşmaya da gerek yok ayrıca.
Ellerine kalemi kağıdı almışken Mısır’daki darbeye de birkaç cümle yazarlardı.