2019'da İBB'nin CHP'ye kaptırılmasının arkasındaki sebeplerden biri de terörist başından mektup mesajı ve kardeşinin TRT'ye çıkartılmasıdır!
Hiç lafı eğip bükmeden söyleyelim. Hani merhume Alev Alatlı hanım 'her yasal olan şey helal değildir!' diye meşhur tespiti var ya aynı mantıkla ben defaatle dedim ki, 'Her yasal olan meşru değildir. DEM yasaldır ama meşru değildir.'
DEM Parti'nin PKK terör örgütünün siyasi uzantısı olduğunu kimse inkâr etmiyor.
Ama yasal boşluklardan istifade ederek mecliste temsil edilmeleri kimileri tarafından kullanılıyor!
Halkımızın büyük çoğunluğu DEM ile seçim işbirliğine sıcak bakmıyor!
Şunu hemen belirtelim ki, DEM seçmeninin oyuna talip olmakla, DEM ile seçim işbirliği yapmak arasında dağlar kadar fark vardır.
DEM seçmeninin oyuna talip olmanın son derece meşru bir talep olduğunu hemen bütün siyasiler kabulleniyor.
Parti yönetimiyle işbirliği yapmadan seçmeninin gönlünü kazanmak doğaldır.
Ama DEM ile seçim işbirliği yapıldığında DEM'in terör örgütünü koruyup kollayan taleplerine evet dendiğinde meselenin rengi tamamen değişir/değişiyor.
CHP'nin HDP/DEM'in oylarını almak için terörle mücadele tezkeresine ret oyu vermesi, HDP'nin 'tutum belgesi'ndeki taleplerin hepsini kabul etmesi gibi.
Bu işbirliği seçmeni kazanmak değil teröre boyun eğmektir!
Tepki almıştır!
Aynı şekilde, 2019 seçimlerinde terörist başından mektup getirilmesi ve kardeşinin TRT'de ağırlanması tepki almıştır, faturası da iktidara yani AK Parti'ye çıkarılmıştır ve muhalefet bu iki argümanı hâlâ kullanmaktadır!
Bugünlerde AK Parti'nin aynı tuzağa çekilmek istendiği izlenimini veren gelişmeler yaşanıyor..
Önce Başak Demirtaş'ın adaylığı gündeme gelince AK Parti'nin İmamoğlu'na kaybettirmek için DEM ile işbirliği yaptığı yorumları yapıldı.
Kandil'in müdahalesiyle Demirtaş adaylıktan çekilince bu kez AK Parti'nin yeniden açılım ve çözüm süreci başlatacağı yorumları gündeme düştü.
Efgan Âlâ beyin iktidarları döneminde Kürt vatandaşların hukuku konusunda söylediklerine, Galip Ensarioğlu'nun insani ilişkilerine ' DEM ile görüşülüyor gizli pazarlık yapılıyor' gibi yorumlar getirilmesi AK Parti'yi tuzağa çekme çabaları gibi görünüyor.
En son Selahaddin Demirtaş'ın uzun bir aradan sonra yaptığı yazılı açıklamada CHP'yi eleştirmesi ve AK Parti ile çözüm süreci için görüşülmesine yer vermesi de bana göre AK Parti'ye kurulan tuzağın bir başka versiyonudur.
Ahmet Türk ve Leyla Zana'nın benzer açıklamaları da aynı tuzak için kullanılıyor.
Kimi uygulamaları tasvip etmemekle birlikte teröre son vermeyi ve akan kanı durdurmayı amaçlayan çözüm sürecini ben doğru buldum, destekledim ve hâlâ aynı görüşteyim.
Evet, iktidar o dönemde büyük bir risk alarak çözüm sürecini başlattı ama masayı deviren taraf HDP/DEM oldu.
Siyaseten en güçlü oldukları dönemde en kanlı eylemleri başlattılar.
Süreci kendileri baltaladılar!
Şimdi de Selahattin Demirtaş utanmadan, "DEM Parti ile AKP arasında bir görüşme trafiği var mı bilmiyorum. Ama eğer yoksa bu, iki parti için de büyük bir eksikliktir." diyerek ukalalık yapıyor.
Sanki masayı deviren kendileri değillermiş gibi, "Bu sorunların çözümü için konuşmak isteyen herkesle konuşuruz, ciddiyet ve samimiyet görürsek bir adıma karşılık iki adım atarız." diyerek milletin aklıyla alay ediyor.
Utanmadan sıkılmadan, "DEM Parti de bu özgüvenle hareket etmeli, iktidar partisi dahil ana muhalefet ve diğer tüm partilerle görüşebiliyorsa görüşmeli, ilkeler çerçevesinde ve demokrasinin gelişimi için uzlaşabiliyorsa uzlaşmalıdır.." diyor.
Peki insana, 'Sen 80 milletvekiliyle mecliste en güçlü olduğun dönemde süreci neden baltaladın?' demezler mi?
Altını kalın çizgilerle çizerek yazıyorum ki, samimiyet ve ciddiyet sınavına tabi tutulacak olan iktidar değil DEM'dir!
DEM'in iktidardan herhangi bir talepte bulunmadan önce teröre samimi ve ciddi bir tavır koyması gerekir. Terör örgütünün vesayetinden kurtulması gerekir.
Hem siyaseten en güçlü olduğun dönemde en kanlı eylemler başlatacaksın hem Kandil'in baskısıyla adaylıktan çekileceksin (Başak Demirtaş'ın çekilmesi ve İstanbul için daha zayıf adaylar tespiti İmamoğlu projesini yazanların başarısıdır ama İmamoğlu'na ne kadar fayda sağlar orasını 31 Mart'ta göreceğiz!) hem de demokratik sorunlar için başkalarından samimiyet bekleyeceksin öyle mi?!
Ziya Paşa böyleleri için, 'Sen herkesi kör âlemi sersem mi sanırsın?' der ya, aynen öyle.
En kanlı terör eylemlerini savun, masumların katlini azmettir, sonra da masum ayağına yat, ve demokrasi havarisi kesil!
Geçti o devran!
Ayrıca belirtmeliyim ki bunların lügatinde demokrasinin anlamı terördür. Tıpkı ABD'nin Suriye'deki PKK uzantısı terör örgütünün adını Suriye Demokratik Güçleri diye değiştirmesi gibi. DEM'liler demokrasi ve demokratik haklar diyorlarsa ya terörü ya da teröristlerin haklarını kastediyorlardır!
Bugüne kadar hep böyle oldu.
Hâsıl-ı kelam, emperyalizmin maşası olan bir terör örgütünün vesayeti altındaki siyasilerle ülke meselesi görüşülmez!
Hele de seçimler öncesi bu tür talepler terörle mücadele eden iktidar partisine yöneltiliyorsa, bu durum iktidar partisine kurulan bir siyasi tuzaktan başka bir şey değildir!
Dahası, terör örgütüyle arasına mesafe koyuncaya kadar DEM kesinlikle muhatap alınmamalıdır!
İradesi olmayanın muhatabı da olmamalıdır!