Geçtiğimiz aylarda İsrail-Lübnan-Suriye hattında yaşananlar ve çatışmanın İran'a uzanma ihtimali bölgedeki aktörleri dikkatli davranmaya itiyor.
Geçtiğimiz Ekim ayında Devlet Bahçeli tarafından gündeme getirilen Öcalan-DEM Parti formülü şaşkınlık yaratmıştı. Üstelik AK Parti elitleri bile Bahçeli'nin açıklamalarına mesafeli durmuştu. Sessizce Erdoğan'ın bu konudaki açıklamaları beklenmişti.
Cumhur İttifakı'nda fikir ayrılığı olmadığını ve liderlerin sık sık görüştüğünü vurgulamıştık. Jeopolitik gelişmeler ve bölgedeki riskler herkesi cesur adımlar atmaya zorlamıştı. Güvenlik bürokrasisi İmralı'nın bölgesel riskler ve tehditler hakkındaki görüşlerini dikkate değer bulmuş olmalı ki meseleyi en üst kata taşımıştı.
Bugün yaşanan süreçle ilgili bir değerlendirme yaparsak, her iki partinin netice itibariyle fikir birliği içinde olduğunu ancak usûl bakımından ayrıştıklarını söyleyebiliriz. AK Parti'de kamuoyunu 300 aydın ve kanaat önderi ile bilgilendirme yaklaşımı öne çıkarken, Devlet Bahçeli'nin legal alanda olması gereken DEM Parti'yi öne sürmesi kafa karışıklığına sebep olmuştu.
İmralı formülü öne sürüldükten sonra yaşanan TUSAŞ saldırısı (saldırı örgüt tarafından durdurulabilirdi) ve yaşanan kayyım süreçleri kafalarda soru işareti bıraktı. Demek ki DEM Parti'de ve örgütün içinde direnç gösterenler var. Legal alanda siyaset yapanların illegal alanın etkisinden kurtarılması demokratik sistem için çok önemli görülmüş belli ki.
DEM Parti heyetinin Öcalan'ın mesajını açıklamaktan çekindiğini biliyoruz. Öcalan'ın silah bırakma mesajını kimileri neredeyse ezberledi ancak açıklamaktan korkuyorlar dersek yanlış olmaz.
DEM Parti içerden ve dışardan gelen baskılarla kuşatılmış olabilir. PKK'nın feshedilmesi yani başka ülkeler için taşeronluk yapmaktan çıkması ihtimali kimi başkentleri rahatsız ediyor olabilir. Burada açıkça söyleyelim Vaşington, Tahran, Tel Aviv gibi birçok başkentin istihbarat kuruluşu örgütün kurucusu Öcalan'ın çağrısından hoşlanmayacaktır. Avrupa başkentlerinde uyuşturucu trafiğini, insan kaçakçılığını yönetenler de yeni paradigmadan mutlu olmayacaklar.
Öcalan'ın örgüt tabanında tesiri ne kadar sorusuna cevap vermek kolay değil. Kandil'e tesir etmeyebilir ama Suriye sahasında etkili olduğunu biliyoruz. Bugünlerde İmralı formülünü makul gören kimi aydınlar, politikacılar, gazeteciler tehdit ediliyor. Sürecin faydasına inanan görünen görünmeyen aktörler hayati riskler aldılar.
DEM Parti yönetimi eğer demokratik zemine dahil olacaksa bu fırsatı değerlendirip cesaret göstermeli. Aksi halde bölgede yaşanacak felaketlerin vebaliyle anılacaklar ve siyasetten tasfiye edilecekler. Zaman tükeniyor...