Sevgili okuyucularım bugün size bir sanatsal etkinlikten söz edeceğim. Bu sene Suna-İnan Kıraç Vakfı’nın destekleriyle Pera Müzesi’nde bir proje başlattık. Sanat yönetmenliğini yaptığım bu projede sanat danışmanımız, yaşayan bir çınar, büyük bestekar ve icracı, muhterem hocam Prof. Dr. Alaeddin Yavaşça. 6.Ekim Pazar günü saat 15:30’dan itibaren Pera Müzesi’nin Oditoryumunda değerli sanatçı Çiğdem Yarkın’la birlikte Dede Efendi’nin bestelerini icra edeceğiz. Bütün müzikseverleri bir misyon ve manevi paylaşım bilinciyle bu konsere katılmalarını temenni ediyorum.Dede Efendi üç büyük padişahın - III. Selim, II. Mahmud ve I. Abdülmecid - bizatihi musahib-i şehriyarî yani resmi sohbet dostlarından biri olmuş ve bu üç sultanın taktir ve iltifatını kazanmış büyük bir bestekardır. Türk musikisinin asr-ı saadeti diyebileceğimiz III. Selim döneminin yarattığı en büyük değer belki de Dede Efendi’dir. Yaşadığı dönemdeki durdurulamaz Batı hayranlığına karşı adeta tek başına mücadele vermiş, klasik çizgiden hiçbir surette taviz vermeksizin halkın talebini de karşılayan eserler vermeyi başarmıştır. O dönemin musiki müceddidi diyebileceğimiz bu dahi bestekar. Ayin-i Şerif, Kar, Kar-ı Natık, Beste, Yürük Semai, Ağır Semai gibi klasik formlarda eserler verdiği gibi, Köçekçe, Türkü, Rumeli Türküsü ve Şarkı formunda da unutulmaz besteler verebilmiştir. Musiki tarihimizde onun gibi her formdan ama aynı lezzet ve seviyede besteler verebilen bir başka bestekar yoktur. Dede Efendi bu özelliği ile yaşadığı dönemde Türk musikisine teveccühü yeniden sağlayabilmiştir. geri kazandırabilmiş bir bestekardır. O yüzden müzikoloji ve müzik sanatı açısından değerli olduğu kadar Müzik sosyolojisi açısından da incelenmesi gereken bir sanatkardır. Eğer geçmişle bugün ve gelecek arasında bir köprü oluşturmak istiyorsak faydalanacağımız en büyük kaynakların başında gelir Dede Efendi.
Yahya kemal ve Ahmet Hamdi Tanpınar gibi Türk musikisinin ve kültürünün değerini ortaya koyma mücadelesi vermiş yazarlarımız O’nu geçmişle bugün ve yarın arasındaki en büyük köprü olarak görürler. Yahya Kemal musikimizden bahsederken bakın Dede’yi nasıl anlatıyor:
Çok insan anlayamaz eski mûsikîmizden
Ve ondan anlamayan bir şey anlamaz bizden
Açar bir altın anahtarla rûh ufuklarını
Hemen yayılmaya başlar sadâ ve nûr akını
.......
Yüz elli yıl sıra dağlar birer birer yükselir
Ve âkıbet Dede’nin anlı şanlı devri gelir
Bu mûsikîyi o, son kudretiyle parlattı
Ölünce, ülkede muhteşem bir güneş battı
Hayatı debdebeler, zorluklar, acılar ve mücadeleyle geçen bu yenilmez musiki savaşçısı bir kurban bayramında dünyaya açtığı gözlerini yine hacta Mina’da bir kurban bayramı gününde kapadı. Bizlere onun mirası, muhabbeti ve eserleri kaldı. Yazımı Yahya Kemal’in bu dünyanın faniliğini ve Dede’ye olan hasreti derinden hissettiren sözleriyle noktalayalım:
Tâ’ûna giriftâr olarak Minâda
Can verdi cehennem gibi bir hummâda
Fâni ise öz bestelerin hallâkı
Doğmak, yaşamak nâfiledir dünyada
Bu fani dünyada Dede’nin eserleriyle bir an da olsa bakî bir hayatı tasavvur ve teneffüs edebilmek için
6.Ekim Pazar günü konserde buluşalım.
Bilgi için: www.peramuzesi.org.tr adresini kullanabilirsiniz.