Şimdi normalde hayvanlar sahibinin huyunu alır diye bir görüş vardır fakat son dönemde sokak hayvanları ile ilgili tartışmalara baktığımızda gerçekten değişik bir psikolojiyle karşı karşıyayız. Yani sanki hayvanseverlik maskesi altında bir dayatma karşımıza çıkıyor. Meclis koridorlarında yapılan protestolardaki o tuhaf sesler çılgınca hareketler ya da bazı sanatçıların "ben de sokak köpeklerine karşı olanların toplatılmasını istiyorum" açıklamaları, muhalefet cephesinden yapılan ve konuyu artık egzajere eden gerçek olarak anlamından ya da zemininden saptıran açıklamalar herkesi şaşırtıyor çok değişik bir psikoloji ile karşı karşıyayız. AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik net bir şekilde söyledi. "Biz bu yasal düzenlemeyi yaparken her türlü görüşü dinliyoruz ve bu konuyla ilgili tartışmaya konuşmaya da açığız" dedi. Yani yapılması gereken Meclis komisyonunda muhalefetin kendi görüşlerini ortaya koyması ve bir ortak zemin oluşturulması. Aksi durumda olacaklar zaten şu an yaşananların belki de birkaç katı olacak. Yani bir başıboş sokak köpeği kaos ile karşı karşıya kalacağız. Ne yapalım çocuklarımızı onların dişlerine mi bırakalım! Kuduz vakaları ile karşı karşıya ya da başka hastalıklara davetiye çıkaran durumlara seyirci mi kalalım? Yani hiçbir hiçbir medeni ülkede böyle bir durum yok. Benim şahsi görüşüm gerçek anlamda hayvanseverlerin doğru bir zeminde konuyu tartışması ve bir çözüm bulunmasından yana tavır geliştirmesi. Aksi durumda düşünmek söylemek dahi istemiyorum ama okullar açıldıktan sonra çocuklara sokak köpeği saldırısı haberleri peş peşe gelmeye devam edecektir.
AĞIZLAR FARKLI AMA SES AYNI
Dem partideki telaşın farkında mısınız ? Türkiye Irak'ta terör kilidini kapatmaya çok yakın keza benzer şekilde Suriye'de de mesafe alma çabası içerisinde ve bu süreçte PKK YPG'nin sözde ele başlarından Şahin Cilo ya da Ferhat Abdi Şahin açıklama yapıyor. "Suriye'de normalleşme olacaksa bizimle de görüşülsün bize saldırı olmazsa biz kimseye saldırmayacağız." hemen ardından bir bakıyorsunuz DEM Sözcüsü Ayşegül Dursun çıkıyor benzeri ifadeleri kullanıyor . DEM Parti Genel Başkanı Tuncer Bakırhan duruma isyan ediyor. Üstelik bir de karalama kampanyası yapar gibi Irak'ta siviller katlediliyor, ormanlar yakılıyor diye açık açık yalan söylüyor. Türkiye çok ama çok doğru bir yolda ilerliyor. Bu süreçte Irak Hükümeti'nin terör örgütü PKK için yasaklı örgüt kararı alması ve bundan sonra bunu uygulayacağını duyurması çok büyük bir kazanım yani sözün özü Biden'ın siyaseten bir ayağı çukurdayken ABD seçim sürecindeyken terör örgütü PKK/YPG büyük korkuya paniğe kapılmış vaziyette. Bu korku ve panik DEM'lilerin her açıklamasına yansıyor. Burada mesele şu peki ya CHP'liler, CHP'liler bu açıklamaları sessiz, suskun uzaktan izliyor. Onların gündeminde Cumhur İttifakı var. Yani tüm cephanelerini Cumhur İttifakı'nı yıpratmak için kullanıyorlar.
Takdir milletin elbette...
KÜFE POLEMİĞİ
CHP Genel başkanı Özgür Özel hükümeti eleştirirken yumurta küfesi metaforu üzerinden "Verin küfeyi biraz da biz taşıyalım." diye meydan okudu. Erken seçim çağrısı yaptı. Zira Özel, emeklilere hakkını teslim etmeyen bir hükümet olduğunu iddia ediyor. ENAG enflasyonu oranında zamlar talep ediyor. Peki gerçekten küfe CHP Lideri Özel'in sırtında değil mi? 31 Mart'ta millet yerel iktidarı CHP'ye teslim etti. Ancak görünen o ki Özel bu durumun farkında değil. Şimdi mesele şu CHP'li belediyelerde maaşını alamayan işçiler eylem yapıyor. Eğer mesele ENAG enflasyonuysa CHP'nin belediyelerdeki tüm çalışanlara ENAG enflasyonu kadar yani %150 oranında zam yapmasını beklemek herkesin hakkı. MHP Lideri Devlet Bahçeli, Özel'in emeklileri istismar siyasetini eleştirdi. Geçmişteki bedava traktör bedava elektrik vaatlerini hatırlattı. Yine CHP'li belediye başkanlarının verip de tutmadığı sözler herkesin hafızasında. Örneğin İmamoğlu hala emeklilere 10.000 TL pazar parasını dağıtmış değil. Sözün özü CHP yumurta küfesi sırtında değilmiş gibi davranıyor. Halbuki vatandaş hem muhalefete hem de iktidara birer küfe dağıttı. Ve bu küfeleri taşırken dikkatli olması yönünde uyarı da yaptı.
KARALAMA LİSTESİNDEKİ 154 İSİM
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli basın toplantısında bir liste çıkardı. "Partiyi karalayan 154 ismi tespit ettik mahkemelerde hesabını soracağız" dedi. Meydan okudu. Burada sorulması gereken soru şu MHP neden uzun yıllardır hedef haline getiriliyor? Hatırlayın Bahçeli'nin kurmaylarına, A takımındaki önemli isimlere FETÖ kaset kumpasları kurmuş. Kritik isimler istifa etmek zorunda kalmışlardı. Sonrasında MHP'yi ele geçirme planı devreye sokuldu. Akşener ve çevresindeki isimler MHP'yi olağanüstü kongreye götürmek için mahkemelerden karar çıkarttı. Mahkeme savaşları yaşandı. Bir mahkeme Akşener haklı diyordu bir mahkeme Bahçeli...
Akşener MHP'den bir grup partili ile ayrıldı. İYİ Parti'yi kurdu. Burada dikkat çekici olan İYİ Parti seçime giremeyecekken CHP'nin kiralık milletvekili vermesiydi. Yuvarlak masanın kurulması sürecinde yaşananlar da ayrı bir hikaye. ABD Elçisi Flake parti parti geziyor. Seçim çalışması yapıyordu. Sinan Ateş cinayetinde de görüldüğü gibi MHP sürekli olarak hedefteydi. Tabii şu soruyu sormak gerekiyor. Neden MHP sürekli hedefte? Aslında tüm mesele MHP'nin ülkenin çimentosu olması 15 Temmuz ruhuna sıkı sıkıya sahip çıkması ile ilgili. Çünkü bu durum emperyalizmin tüm planlarını bozuyor. Bu yüzden de "foncusu, yancısı, mangırcısı MHP'yi yıpratma kampanyaları yürütüyor.