20 yıldan beri takip ettiği politikalar sonucu Türkiye, bugün siyasi nüfuz, savunma sanayii, sağlık gibi kimi alanlarda küreselbir güç olarak uluslararası camiada yerini almıştır.
Pandemi ve Ukrayna savaşı yeni bir dünya düzenine duyulan ihtiyacı iliklerine kadar hissettirmiştir herkese.
Türkiye, kurulacak bu yeni dünya düzeninde aktif rol oynayacak devletlerin ilk sırasında yer alacaktır.
BAE, Ermenistan, Mısır, İsrail ve Suudi Arabistan açılımlarını ekonomik, sosyal, siyasal, savunma boyutlarının yanı sıra bu açıdan da değerlendirmek gerekir.
Sıra, şartlar olgunlaşınca, elbette ki Suriye'ye de gelecektir. Ancak Suriye rejiminin sivillere yönelik tutumunda henüz olumlu bir gelişme yoktur.
Rejimin genel af adımları inandırıcı olmamıştır. İlan edilen onca af kararına rağmen Suriyeliler geri dönüş yapmamışlardır. Çünkü geri dönüş yapan az sayıdaki Suriyelinin maruz kaldığı muamele ürkütücü boyutlardadır. Rejim Rusya ve İran'ın desteğiyle yürüttüğü eski katılığından taviz vermemektedir. Konuştuğum Suriyeliler, "Rusya ve İran orada olduğu müddetçe kesinlikle dönmeyiz." diyorlar.
Hele son günlerde sosyal medyada yayınlanan infaz görüntüleri yürek yakıcıdır. Lastik dolu çukura sivilleri teker teker getirip iterek kurşuna dizen sonra yakan manzara dayanılır gibi değil.
Türkiye muhalefeti, hükümetin bu cinayetleri işleyen rejimle görüşmesinin gerekliliğine vurgu yaparken Suudi Arabistan ile görüşmesini yerden yere vurmaktadır.
Yok hükümet tükürdüğünü yalamışmış, yok katilin elini tutmuşmuş, bir yığın itiraz.
Evet, Türkiye Cemal Kaşıkçı cinayetinde İstanbul merkezli olduğu için sert tepki vermiştir. Konuyu gündemde tutarak hassasiyetini göstermiştir. Takipçisi olmuştur. Ama Suudi Arabistan ile ilişkiler kesilmemiştir. Aksine Başkan Erdoğan cinayet hakkında Kral'ı tenzih ederek konuşmuş ve dengeli bir söylem geliştirmiştir. Suudi devletini değil katilleri hedef almıştır.
4 yıldır konunun takipçisi olmuştur.
Ve gelinen noktada bu kadar takip yeterli görülmüş ve dosya suçluların bulunduğu ülkeye gönderilerek iki ülke arasında normalleşme aşamasına geçilmiştir.
Muhalefet milyona yakın insanın kanına giren Suriye rejimiyle tokalaşmayı tavsiye ederken, Başkan Erdoğan'ın suçluların yakalanıp yargılandığı ülkenin Başbakanıyla tokalaşmasını eleştirerek asıl hedefinin Suriye ile barış olmadığını, asıl hedefinin Başkan Erdoğan'ı sıkıştırmak olduğunu bir kez daha göstermiş oldu.
Konunun bir veçhesi bu, diğer veçhesi ise bölge ülkelerinin Türkiye'nin işbirliğine olan ihtiyacıdır.
Türkiye'nin devlet tecrübesi, birikimi ve bugünkü konumu itibariyle ilişkilerin normalleşmesi bölge ülkelerinin de yararınadır.
Başkan Erdoğan'ın Cidde'den dönerken yaptığı açıklamada körfez ülkelerinin güvenliğine vurgu yapması fevkalade önemlidir.
Diğer bütün boyutları bir yana bölge ülkeleriyle ilişkilerini normalleştirmesinin, kurulacak yeni dünya düzeninde Türkiye'nin elini güçlendireceği gerçeğini unutmamak gerekir.
İlişkilerin gerginliği bütün taraflara zarar vermektedir.
Mecelle kuralıdır: "Def-i mazarrat celb-i menafiden evladır." Yani zararları def etmek, faydalara talip olmaktan daha iyidir.
"Zarar izale olunur" da Mecelle'nin bir diğer temel kuralıdır.