Dünya çapındaki son büyük salgından daha az tehlikeli olmayan bir ‘korkutma’ ve ‘fısıltıvirus’ salgınıyla karşı karşıyayız. Kitabullah ise bize, (Hucûrât Sûresi, 6. Âyet’te, meâlen), ‘Fâsıqların verdiği haberlere -bile, hemen reddetmeyip- tahkik etmeksizin inanmamamızı’ emrediyor.
***TSK’dan binbaşı rütbesiyle ayrılan ve ‘Ergenekon Dâvası’ndan aldığı mahkûmiyet kararı AYM tarafından bozulan bir kişi var.. Ekranlarda, çok bilen havasında ilginç laflar ediyor. Ama, hangi odakların tercümanı oluyor, anlaşılması zor.. ‘Komplo’ teorileri ilginç.. ‘2019 yılında çok kan akacak!.’ gibi dehşetli laflarının gerçekleşmemiş olmasından hüzünlenmemiştir, herhalde..
Önceden programlanmış bir takım tuzak ve komplolardan her zaman söz edilebilir elbette.. ‘Komplo diye bir şey yoktur!’ demek de, ‘Her şeyde bir komplo’ aramak kadar zararlıdır.
Sözkonusu ‘komplo üretme uzmanı’ da, sosyal medyada tedavülde olan bir videosunda, ‘Coronavirus’ün Türkiye’ye, ‘Umre ziyaretçileri’nden geldiğini söylüyor. Halbuki, hem o sırada Hicaz diyarında ‘Coronavirus’ olduğuna dair bir bilgi, henüz ‘Dünya Sağlık Teşkilatı’nca açıklanmamıştı; hem de, Umre’den dönen binler, ‘qarantina’ya alındılar.
Ama, o kişi, şimdi ‘Coronavirus’ün merkez üssü olan Amerika ve Avrupa ülkelerinden İstanbul’a o günlerde, her gün onbinlerce kişinin de geldiğinden söz etmiyordu; aklı sadece ‘Umre’cilere takılmştı. Nitekim, onun o iddialarının altına yazılan yorumlarda, ‘Umre’cilere ve bütünüyle mütedeyyin insanlara beslenen nice kin ifadeleri vardı. olduğu gibi; ‘Virüs senin beyninde..’ gibi birkaç not düşüldüğü de görülüyordu. (Gerçi, ‘mukaddesat ticareti’ne varan yığınla Turizm Büroları da, bir ayrı konu..)
***Bu vesileyle hemen ifade edelim. Umre’ye gitmek için sıraya giren yüzbinler varmış.. Bu yüzbinler, o yolculuk paralarını, Başkan Erdoğan’ın başlattığı ‘Millî Dayanışma Kampanyası’na yatırsalar, daha hayırlı olmaz mı?
800 yıl öncelerde ne diyordu, Yûnus Emre:
‘Yûnus der ki, ey hoca..
İstersen var bin Hacc’a..
Hepisinden eyice,
Bir gönüle girmektir.’
***’Bir kaynananın ölümü’nün hüznü ile (!) tezgâhlanan bir ‘fitne’..
Bir ‘Gelin hanım’, ilginçtir, kaynanasının da ‘corona’dan ölümünü ağlayarak anlatırken, ‘Hükûmetin gerçekleri söylemediği’ iddiasıyla bir fotoğraf yayınlıyor. Oyun iyi sahnelenmiş.. ‘İşte belgesi..’ diyor.
İnsanı ürperten bir fotoğraf.. Yüzlerce boş mezar.. Günün listebaşı haberleri ve sosyal medya iddialarıyla bir arada düşünülünce zihinler saptırılıp, ‘Resmî makamlar açıklamıyor; baksanıza, sadece bir şehirde bile yüzlerce mezar hazırlanmış..’ dedirttirebiliyor.
Çoğu kimse de o havada, ‘Bu hastalıktan ölenler, özel mezarlarda, kireç dökülerek ve çok sıkı tedbirlerle defnediliyor’ diyemiyor.
Sonra anlaşılıyor ki, bu gelin hanım Anteb’de ve ‘sevgili kayınvalidesi’ de o salgın hastalıktan vefat etmemiş.. Valiliğin açıklamasına göre, o fotoğraf da, ‘Kimsesizler Mezarlığı’ndaki, önceden hazırlanmış mezarlar!..
Ama, o kadar boş mezar olur da, ‘fitne ateşi’ için görmezlikten gelinir mi? Bu ‘gelin hanım’ın kayınvalidesinin vefatından ‘ne kadar etkilendiği’ (!?) de ayrı bir konu..
***Bir video da, Ege Tıp Fakültesi’nin ‘Patoloji Enstitüsü’nün sorumlusu bir genç akademisyenden.. ‘Gerçeklerin gizlendiği’ni iddia ederek bir video yayınlamış.. İddialarının sonunda, hattâ, ‘tuzlu suyla gargara’ yapmaya ve bol limon kullanılmasına bile ‘saçma-sapan tebirler’ diyor! Ki, bu yöntem, gripal rahatsızlıklarda daima tavsiye edilir, hemen bütün tıb uzmanlarınca...
***Evet, ‘dedikodu’ ve fısıltı’yı, neyi-niçin yaptığını bilen ‘kurnaz’lar üretir; ‘safdil’ler ve ‘taife-i hamâqât’ inanır.