Yeni haftanın gündemini Washington’dan gelen provokatif açıklama belirledi. Washington, PYD/YPG unsurlarından 30 bin kişilik bir ordu kuracağını duyurdu. ABD’nin yıllardır DEAŞ ile mücadele kılıfı altında yapmaya çalıştığı şey daha belirginleşmiş oldu. DEAŞ’ın en çok kime hizmet ettiğini de anlamış olmadık mı? Size soruyorum.
Bir bölgede sosyal mühendislik çalışması yapmak istediğiniz zaman, elinizin hemen altındaki DEAŞ unsurunu harekete geçiriyorsunuz. Sonra onunla mücadele ediyor görüntüsü altında istediğiniz planı yerine getiriyorsunuz.
Avrupa’da Müslümanların ve İslam’ın negatif gösterilmeye çalışılması, ABD’nin Suriye’nin kuzeyindeki PKK unsurlarını meşru hale getirme çabası, Irak’ta istedikleri çerçeveyi uygulama hedefi hep bu unsurlar sayesinde kolaylaştı.
PKK’nın Suriye kolu PYD, DEAŞ ile mücadele adı altında, Suriye’nin kuzeyine egemen olma çabasına girerken, bu çabada en büyük desteği ABD’den gördü. Destek ifadesi az bile gelir. Bizzat bu süreci ABD planladı. Bir yandan DEAŞ militanlarının Rakka’dan ayrılışına ilişkin görüntüler basına sızdırılırken, diğer taraftan PYD/YPG’ye gönderilen tırlarca dolusu silah sevkiyatı gündemden düşmek bilmedi. Fotoğrafa bakınca akla tek soru geliyor. DEAŞ gerçekten bitti ise, bu kadar silah kime karşı kullanılacak?
Türkiye’nin sınırları boyunca örülen bu şer örgüsüne sessiz kalmasının beklenmediğine göre, bunun açık bir meydan okuma olarak düşülmemesi için hiçbir gerekçe bulunmuyor.
Türkiye’nin egemenliğine açık bir saldırı ve aynı zamanda diz çöktürme hamlesi ile karşı karşıyayız.
Kudüs diplomasisi başta olmak üzere Ankara tarafından atılan ve kendi çıkarlarına uygun gelmeyen adımların intikamını almak isteyen bazı odakların olduğu da tartışma götürmez bir gerçek.
Türkiye’ye dik duruşunun hesabını ödetmek istiyorlar. Meydan okumaları bundan. Ama hesap etmedikleri bir duruşla karşılaşacakları da muhakkak. Pahalıya ödetmeye çalıştıkları bedel, onlar için daha pahalıya patlayacak. Müttefik olarak gördükleri terör odakları, alışkanlıklarından onlar için vazgeçmeyecek. Ve bir gün, o terör silahı yine onları vuracak. Tıpkı El Kaide gibi.
DEAŞ’ın Batı için ne kadar kullanışlı bir araç olduğuna bir başka örnek vermek gerekirse şunun altını da çizmek gerekiyor. Türkiye’ye operasyon çekmek isteyen her odağın diline doladığı “DEAŞ’a destek” iftirası, bizzat kendilerinin özür dilemesi ile çürütüldüğü halde, yıllarca sarıldıkları bir argüman oldu.
Son yılların en büyük yalanının da Batı’nın DEAŞ ile mücadele iddiası olduğu iyice ortaya çıktı.
Gerçekten mücadele etmiş olsalardı, bu kadar uzun süre devam eder miydi bu örgütün varlığı?
Ya da gerçekten bitmesini ister miydi, DEAŞ’ı bu kadar kullanışlı gören ve hayrını görmeye çalışan odaklar?
Buradan bakınca tablo böyle görünüyor.
İnşallah bu yanlıştan yol yakınken dönülür.