Duvarda çocuk resimleri arasında asılı duran masum bir yelkenli gemi...
Suriyeli göçmen çocuğun özlemindeki memleketin yolcusu sanki... Mavi bir denizde yüzen pembe bir küçük gemi... Başka çocuk resimleri de var. Büyük bir bina. Suriye bayrağı dalgalanıyor.
Röportaj yapmak üzere gittiğim bir okulun duvarındaki çocuk çizimleri bunlar.
Koridorda oynayan Suriyeli göçmen çocuklar.
Shaza Barakat ile konuşmaya gitmiştim. ABD’de İslam düşmanı bir terörist tarafından eşi ve baldızı ile birlikte öldürülen Deah Barakat’in yeğeni. Esenler’de ana cadde üzerine bir bina. Kapısında tabela yok... Tam Cuma namazı saati idi ve ezan okunuyordu. Cadde üzerindeki kalabalık ile binadan koşarak çıkan çocukların telaşı birbirine karışmıştı.
İşte orada anladım. Göçmen çocukların okuluydu. Bir trajedinin detaylarını konuşmak üzere gittiğim o binanın duvarlarının gerisinde onlarca hikaye gizli idi.
Suriyeli göçmen çocuklar için açılmış bu okulun açılma nedeni de yine bir başka dramdı.
Shaza Barakat dört yıl kadar önce ailesi ile birlikte Suriye’deki savaştan kaçarak İstanbul’a geldi. Ortaokul çağındaki oğlu Ömer eğitim imkanı bulamamaması üzerine Suriye’ye geri döndü. Burada Beşar Esad’ın kurbanı oldu. İşte bu okul Şam’da 16 yaşında hayatını kaybeden Ömer’in anısına inşa edilmiş ve 1000 Suriyeli göçmen öğrenciye hizmet veriyor.
Shaza, ABD’de Chapel Hil’de öldürülen kuzeninin öyküsünü anlattı. Suriye için yürütülen yardım kampanyalarına katılan yeğeninin Ürdün’de Suriyeli mültecilere yönelik faaliyetlere katıldığını da sözlerine ekledi.
ABD’de yaşayan yeğeninin aylardır Müslüman kimlikleri nedeniyle tehdit aldıklarını, polise bu tehditlerin yansıtıldığını ancak önlem alınmaması üzerine can verdiğini dile getirdi.
Trajediler sarmalıydı sanki dinlediğim. Deah’ın öyküsü, Shaza’nın ve oğlu Ömer’in hikayelerine karışmıştı. Trajediler zinciri cisimleşmiş ve çay içerek yaptığımız sohbette Shaza’ın gözünden dökülen gözyaşları olmuştu.