Tayyip Erdoğan’dan sonra... Tayyip Erdoğan’ın etkin bir Cumhurbaşkanı olacağı bir hiyerarşi içinde Başbakan olmak...
Hükümeti ahenk içinde çalıştırmak, Meclis’te Hükümet adına temsili yüz akı ile yapmak, partide insicamı temin etmek, halkla ilişkileri belirli bir heyecan dozuyla sürdürmek ve yarın kadar yakın olan 2015 seçimlerinde, üstelik anayasayı değiştirecek bir sandalye sayısıyla başarı kazanmak...
“Bu ümidi veriyor mu” Ahmet Davutoğlu, diye sorarsanız, evet, ben Davutoğlu’nda bunları hem de fazlasıyla başaracak bir potansiyeli görüyorum.
Parti olağanastü genel kurulundaki performansından Başbakanlığı devralıp işe koyulduğu bugünlere kadar sergilediği imaj, bu yükün altından yüz akıyla çıkabileceği ümidini fazlasıyla ortaya koymuştur.
Genel kuruldaki konuşmaya bakınız, Hükümet programına bakınız, salı günkü grup konuşmasına bakınız bütün bu konuşma metinleri, Türkiye’de beyin ve yürek derinliği öne çıkan bir Başbakan’la karşı karşıya bulunduğumuzu ortaya koyar.
Davutoğlu’nun söylemi cesurdur, yüreklidir, heyecan yüklüdür, keskin bir iradeyi yansıtır, bunun yanında insana ilişkin değerleri muhtevidir, medeniyet eksenlidir, bugüne kadarki düşünülmüşlüklerin ürünüdür. Hayal mi, evet hayal vardır ama, aynı zamanda bir medeniyet tarihçisi olarak toplumların yükseliş - düşüş seyirlerinde gerçekçe tespitler yapıyor olmanın hayati değerini de bilen, hayali, yolunda koşulacak hedefler olarak gören bir simadır.
Davutoğlu, bir misyonun hayata geçişinin varını yoğunu ortaya koymayı gerektiren bir mücadeleyi zaruri kıldığını bilen insandır ve onda, aynı zamanda mücadeleci bir karakterin yansımasına tanık olacağımız kesindir.
Teorisyendir Davutoğlu, evet, ama aynı zamanda teorinin pratiğe intikalinde nasıl etkin rol üstleneceğinin tipik örneğini Dışişleri Bakanlığında sergilemiştir. Bunun için kendisi 24 saati 25 olarak yaşamış, Dışişleri ekibinden bunu istemiş, yılın 365 gününe onun ötesinde bir zenginlik yüklemiştir. Bugün de, Başbakanlık’ta, muhakkak ki Dışişleri Bakanlığı’nda olandan çok daha yüklü bir pratik sergilenecektir. Bunun işaretleri de görülüyor şu ilk günlerin uygulamasında.
Çözüm sürecinde Arınç gibi, Yalçın Akdoğan gibi, Efkan Ala gibi bu alanda kafa yormuş üç önemli simanın yanında, katkı sunmayı Başbakanlık performansının bir gereği gibi görmüştür. Çözüm sürecindeki gelişmeleri yakından takip eden bir insan olarak, geçmişte de, bu işin bir yanında Davutoğlu da bulunsa, diye düşündüğüm çok olmuştur. Biliyorum ki bu işin bir tarafı, Türkler’in, Kürtler’in, Araplar’ın, ya da genel olarak söyleyeyim, bu coğrafyadaki tüm halkların, birlikte yaşama konusunda, emperyalist odaklarca oluşturulan karşıtlıkları aşma amacıyla yeni bir zihinsel süreç yaşamaları gerekiyor. Davutoğlu, bölgede, birebir ilişkilerde böyle bir zihinsel dönüşüme büyük emek vermiş bir insan. İçerde de bunu yapmalı, diye düşünmüşümdür. Bu coğrafya barış coğrafyası olsun, bunun için de halklar - milletler zihinlerini barışa doğru yürümle yönünde çalıştırsınlar. Davutoğlu, bunun zeminini oluşturmak için çırpındı aşiretler, mezhep temsilcileri, siyasi kadrolar arasında. Bu tecrübenin çözüm sürecinde de büşük etkisi olacağına inanıyorum.
Davutoğlu’nun yine bu çerçevede Diyanet’i Başbakanlığa bağlamasını çok anlamlı buluyorum. Bir kere, Türkiye’nin dış politikasında Diyanet’in sağlayacağı katkının çok net biçimde farkında olan ve bu yönde Dışişleri Camiasını zihinsel olarak hazırlayan insandır o. Büyükelçilere “Bana uyguladığınız protokolü uygulayın Diyanet İşleri Başkanına” talimatını verendir. Şimdi Diyanet İşleri Başkanlığını Başbakanlığa bağlaması, sadece itibar açısından önemli değil, Diyanet’in ilgi alanlarıyla Başbakan olarak ilgilendiğini göstermesi bakımından da önemlidir. Çözüm sürecinin bir başka boyutu, Alevi Açılımı alanında ilgi bekliyor çünkü. Bu alanda Davutoğlu ile Görmez Hoca’nın birlikte çok pozitif gelişmeler sağlayacağına inanıyorum. Ayrıca, çok sancılı dönemlerden geçtikten sonra İslam’la ilişkiler alanında gelinen din-devlet ilişkileri, toplumun dindarlık çerçevesi, Diyanet modeli, “Nasıl bir İslam telakkisi?” sorusunun tartışıldığı bu zamanda, özel önem kazanmış bulunuyor.
Yarınlarda AK Parti’nin il ve ilçe kongreleri başlayacak. Oralarda Davutoğlu’nun “parti içi performansı”na tanıklık edeceğiz ve bu görüntüler, Davutoğlu gerçekliğini daha net ortaya koyacak.
“Erdoğan - Davutoğlu: Sinerjinin denklemi” diye yazmıştım ilk günlerde. Şu sıralar ben, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Davutoğlu’nun iş tutma tarzından çok memnun olduğunu ve geleceğe yönelik ümitlerinin de çok yükseldiğini düşünüyorum.
Davutoğlu’ndan kitap atan adama günün sözü: Vay nasipsiz! Bizde kitap ve kalem kutsaldır. Çünkü insanla kitabın mayası aynıdır.