Pazartesi günü Londra’da Suriye’nin Dostları Grubu’nun 11 üyesinin Cenevre toplantısı için yaptığı hazırlık çalışmasından kesin bir “Esad’sız Suriye” iradesi çıktı. Suriye’de her ne olacaksa bu hem Esad’sız hem de halen devam eden iç savaşta eli kana bulaşmış Esad ekibinden hiç kimsenin rol almayacağı bir geçiş düzeninde olacak. ABD’den Suudi Arabistan’a, İngiltere’den Türkiye’ye kadar bütün ülkeler aynı noktada birleşti.
Bakan’ın iddiası
Dışişleri Bakanı Davutoğlu Londra’ya giderken Akif Beki’yle bana 11’ler toplantısından beklentilerini anlatmıştı. Ankara, Cenevre’de kurulacak masanın hangi çerçeve içerisinde olmasını istiyordu. Bakan, tane tane şu maddeleri sıraladı:
1-) Geçiş hükümeti kurulacak ve bu hükümette Esad ve eli kanlı işbirlikçileri olmayacak.
2-) Geçici yönetimi kurma müzakereleri ucu açık olmayacak, bir takvimde bitirilmesi öngörülecek.
3-) Muhalefet tek otorite altında masaya oturacak ve bu otorite de Suriye Ulusal Koalisyonu olacak. Başka muhalif gruplar masaya oturmak istiyorsa önümüzdeki süre zarfında Ulusal Koalisyon ile anlaşacak.
4-) İnsani boyut, yani ülkeden göç etmek zorunda kalan 2 milyonu aşkın ve ülke içinde yer değiştirmek zorunda kalan 8 milyonun üzerindeki Suriyeli’nin ihtiyaçları mutlaka Cenevre perspektifinin içinde yer alacak. Bu nokta şimdiye değin hiç dikkate alınmıyordu.
Davutoğlu, maddeleri sıraladıktan sonra uçakta “Biz 11’ler toplantısında bunların karar metninde mutlaka yer almasını istiyoruz” demişti.
Bakan böyle dediği için doğal olarak gözümüz kulağımız toplantı sonrası çıkacak bildirideydi. Türkiye Dışişleri Bakanı istiyor ama bakalım dünya ne diyor?
Sonuç?
Bakan ne demişse hepsi bildiriye harfiyen girdi. Daha fazlası da... En önemlisi de dışarıdan ülkeye gelen gruplar mesela Hizbullah, mesela Nusra gibi grupların da Suriye’den çıkması karara bağlandı.
Sadece Londra toplantısı bile, “Türkiye yalnız, Türkiye aşırı gidiyor” diyenler için hayalkırıklığı yaratmaya yeter. ABD, Türkiye, İngiltere, Almanya, İtalya, Fransa, Suudi Arabistan, Katar, BAE gibi ülkelerin de aralarında bulunduğu 11’li grup, Londra’dan bu kararların uygulanması için imza atarak ayrıldı.
Türkiye varsa biz de varız
Ve dahası... Cenevre toplantısına katılma konusunda kararsız ve endişeli olan Suriye Ulusal Konseyi temsilcileri açıkça “Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar varsa ve Türkiye garantörse biz Cenevre’ye geliriz” dediler. Hatta Genel Sekreter Davutoğlu’na sarılarak “Siz varsanız kendimizi rahat hissediyoruz” dedi.
Bu toplantı özellikle de ABD’nin disipline girmesi için büyük önem taşıyor. Bununla birlikte alınan kararlar Suriye sorununu elbette bitirmiyor ama Avrupa ve Arap dünyasının pozisyonunu netleştiriyor.
Nasıl bir pozisyon peki?
En başından beri; yani 2.5 yıldır Türkiye’nin çerçevesini çizdiği pozisyon...
Suriye politikasının başarısını ölçmek için başka söze ve ölçüye gerek var mı?
KILIÇDAROĞLU'NU ÜZECEK HABERLER
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun dış politikaya bir merakı var. O konulara girmeye heves ediyor. Selefi Baykal’ın aksine bazı ziyaretler yapmaya çalışıyor ama talihi de pek yaver gitmiyor. ABD’ye gezi planlayıp “görüşülecek muhatap bulunamadığı için” iptal edilmesi gibi. Necef’i Kerkük’ü görmek için yola çıkıp Bağdat’tan geri dönmek gibi. Veya Avrupa Parlamentosu’na gidip Swoboda’nın kapısından dönmek gibi.
CHP’nin ayrıca Suriye ve Mısır turları da var, onu hiç hatırlatmayalım...
Dış politika karnesi böylesine problemli olan bir politikacının “Erdoğan ve Davutoğlu dünyada gidecek yer, görüşecek muhatap bulamıyor” demesi de problemli. Hem de çok problemli....
Başbakan ve Dışişleri Bakanı’nın ziyaret ve ziyaretçi kabul programına şöyle bir göz attım...
Tablo, Kemal Bey’i üzecek gibi görünüyor. Anlaşılan o ki dünya, Türkiye’yi CHP Genel Başkanı’nın gördüğü gibi görmüyor!
Kılıçdaroğlu’nun sözlerinin dumanı tüterken dün, Başbakan Kosova’daydı, Kosova ve Arnavutluk başbakanlarıyla kurdela kesiyordu. Davutoğlu ise çoktan Katar ve Umman yolunu tutmuştu.
Bakan zaten haftaya 11 ülkenin dışişleri bakanlarıyla toplantı yaparak başlamıştı. Bu hafta içinde Irak Dışişleri Bakanı Zebari geliyor. Sonraki hafta İran Dışişleri Bakanı Zarif gelecek. Cuma günü BM temsilcisi Brahimi geliyor. Sonra Bulgaristan Dışişleri Bakanı geliyor ve ardından Davutoğlu Slovakya ve Macaristan’a gidiyor. Hemen sonrasında Belaruslu meslektaşını ağırlayacak. Kasım ayında ayrıca Myammar ve Hindistan ziyaretleri yapılacak. Davutoğlu yine önümüzdeki ay hem ABD ve hem Rusya’ya gidecek arada İngiltere Dışişleri Bakanı’nı kabul edecek. Birçok ziyaret talebi de var ama bakanın Kasım programı dolu olduğu için daha fazlasıyla görüşme imkanı yok.
Gelelim Başbakan’ın mesaisine...
Kılıçdaroğlu için en kötü haber sanırım 29 Ekim’deki Marmaray açılışı olacak. 10’a yakın ülkenin başbakanı ve cumhurbaşkanı Erdoğan’ın davetlisi olarak Üsküdar’daki açılışta kurdele kesecek.
12-13 Kasım’da Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev Türkiye’de olacak. 20 Kasım’da İSEDAK Zirvesi Türkiye’de.. Ardından Başbakan Rusya’ya gidiyor.
Yine önümüzdeki ay Erdoğan’ın Avrupa turu başlıyor. Finlandiya, Polonya ve İsveç... Döner dönmez Norveç Kralı’nı Ankara’da ağırlıyor.
Bir de yeni haber... Ocak ayında da Fransa Cumhurbaşkanı Hollande Türkiye’ye geliyor.
Kılıçdaroğlu bir daha ziyaret ve ağırlama bahsini açacak olursa “Yalnızsınız... Görüşecek kimse bulamıyorsunuz” yerine, “Biraz yerinizde oturun kardeşim” dese daha iyi olacak.