AK Parti’nin ikinci genel başkanı, üçüncü başbakanı ve halen Konya Milletvekili Ahmed Davutoğlu geçenlerde TRT World’a verdiği mülakatta Suriye politikası konusunda pişmanlık duymadığını söylediği için eleştirildi.
Suriye’de gelinen noktanın tek sorumlusuymuş gibi gösterildi.
Aslında AK Parti ve Erdoğan muhaliflerinin bu tavrını yadırgamıyorum.
Erdoğan’ı yıpratmak için her yola teşebbüs ediyorlar. Davutoğlu bahanelerinden sadece biri.
***
Benim yadırgadığım husus AK Parti ve Erdoğan’ı desteklediğini bildiğimiz kimi değerli arkadaşlarımızın sık sık Davutoğlu’nu hedef alan değerlendirmelerle itibar suikastı yapıyor olmalarıdır.
Davutoğlu’nun bakanlığı ve başbakanlığı döneminde tek kelime ile eleştirmeyen bu arkadaşlarımız başbakanlıktan ayrıldıktan sonra iyi niyetle yahut başka saiklerle iğneleyip durdular.
Sadece Davutoğlu’nu değil partide ve hükümette yüksek mevkilerde bulunmuş ve halen partisine sadık olduğunu açıklayan önemli şahsiyetlere karşı da maalesef aynı itibar suikastı yapıldı/yapılıyor.
***
Ben MNP’den bu yana kırk yıl tek bir oy kazanabilmek için karda kışta mahalle mahalle köy köy eve ev gezmiş ve insan kazanmanın ne kadar zor olduğunu yaşayarak öğrenmiş biriyim.
O yüzden bir oy için onca çileye katlanırken binlerce oyu etkileyecek olan ve ‘Ben AK Partiliyim’ diyen önemli zevatı rencide etmeyi doğru bulmam/bulmadım.
1975’den beni tanıdığım RP il başkanlığından beri de hep desteklediğim Erdoğan, adam kazanmanın ne demek olduğunu en iyi bilenlerin başında gelmektedir. Bulunduğu mevkiye de paraşütle inmemiş alnının teriyle gelmiştir.
***
Erdoğan harbi ve hasbi bir dava adamıdır. Zaman zaman kendi insanlarına da açıktan eleştiri getirir. Bu eleştiriyi kimileri dışlamak olarak algılayıp tavır takındılar ki bana göre bu doğru bir yaklaşım değildir.
Çünkü Erdoğan nicelerini açıktan eleştirmiş sonra da onlara önemli görevler tevdi etmiş bir liderdir. Erdoğan’ın bu harbi tabiatını göz önünde bulundurmayanlar, onun eleştirel tavırlarından hasımlık sonucu çıkarmak gibi bir hataya düşüyorlar.
İşte en son Erdoğan Davutoğlu’yla üç saat görüştükten sonra grup toplantısına birlikte girdi ve sağına Davutoğlu’nu soluna Yıldırım’ı alarak mesaj verdi.
***
Parlamenter sistemde 276 vekili garantileyince alınacak oyun oranı önem arz etmiyordu. Ama artık Türkiye başkanlık sistemine geçti. İktidar olmak için meclisteki sandalye sayısına değil yüzde 50+1’e ihtiyaç var.
Bunun bilincinde olan Erdoğan’ın geçmişte kendisine ağır eleştiriler yöneltmiş olan MHP’yle bile ittifak kurarken partisi içindeki önemli zevatı dışlamayacağını düşünüyorum.
Davutoğlu ile verdiği fotoğraf da bu düşüncemi teyit etmektedir.
***
İnsanlar hatadan masun değildir, her insanın hatası olabilir, Davutoğlu’nun da.
Bana göre Davutoğlu’nun tek bir hatası vardı. O da cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesiyle fiilen başkanlık sistemine geçtiğimizi ıskalayıp, Erdoğan gücüyle, karizmasıyla, tecrübe ve birikimiyle yukarda dururken, parlamenter sistem yürürlükteymiş gibi başbakanlık yapmaya çalışmasıdır! Netice malum.
Ama bu netice hiçbir zaman Davutoğlu’nu dışlamayı gerektirmez.
Erdoğan geçen haftaki fotoğraf ile dışlanmayacağını da göstermiş oldu.
***
Ben Erdoğan ile başkaları arasında tercih yapmak zorunda kalırsam tereddütsüz yakından tanıdığım Erdoğan’ı tercih ederim.
Ama bu tercihim başka değerleri dışlamamı gerektirmemelidir kanaatindeyim.
Aksine Davutoğlu gibi değerlerin Erdoğan’ın yanında olmasının ona güç katacağını düşünürüm.
Ayrı bir parti olan MHP’ye ve diğerlerine kapılar açılırken, parti içindeki Davutoğlu ve emsali önemli zevata kapıları kapatmak ne kadar mantıklı ve tutarlı olabilir ki?