Darbe süreci büyük bir krizdi. Krizler aynı zaman da fırsatlar doğurur. Bu süreci sağ salim atlatabilirsek yeni bir döneme girmiş olacağız. Kanaatimce darbenin savurulması sonucunda beş önemli olumlu süreç gelişmiş olacak.
1- Muhafazakar/dindar ve milliyetçi kesimin yükselişi.
Bu darbeyi halk durdurdu. Darbe karşıtlığı toplumun tüm kesimlerinde baskın bir tutumdu. Fakat tankları muhafazakar/dindar ve milliyetçi kesim durdurdu. Toplumun %70-80’nine tekabül eden bu kesim siyasal bilincini ve örgütlülüğünü arttırdı. Ayrıca bu kesimin psikolojik özgüveni arttı. Darbe karşıtlığı sürecinde bu kesimlerin artık Türkiye siyasetinin ana aktörleri olduğu tescillendi.
2- Milli ve bağımsız devlet inşası artık daha mümkün.
Milletin sosyolojisine dayanmayan ve demokratik bir şekilde iktidara gelmeyen ama iktidarı hedefleyen her yapının eninde sonunda milli olmaktan çıkıyor. FETÖ’cüler veya benzerleri toplum içinde azınlık ve illegal olduğundan dolayı devleti ele geçirmek için dış müttefik bulmak zorundalar. Bu süreçte yarı istemli yarı zorunlu olarak başka devletlerin kontrolüne giriyorlar.
Amerikalı generalin “müttefiklerimiz hapishanelere girdi” demesi boşuna değil. Sonuçta, FETÖ’cülerin devletten temizlenmesi Amerikan kontrolünü azaltarak daha milli bir devlet aygıtına sahip olma imkanı doğurdu.
3- Demokrasimiz daha güçlendi.
Darbe karşıtlığının darbe girişimcilerini yenmesi aynı zaman da demokrasinin yükselmesi demek. Darbeyle mücadele sürecinde, seçilmiş bir Cumhurbaşkanı ve hükümetin ancak demokratik yöntemlerle iktidardan uzaklaşabileceği konusunda toplumsal mutabakat oluşmuş oldu.
Hem siyasi partilerin hem de parti tabanlarının darbe karşıtı tutumları demokrasimizin gelişimine katkı sağlamış oldu. CHP’nin Taksim Mitingi de darbe karşıtlığının yayılmasına hizmet etmiş oldu. Bu mitinge Ak Parti’nin de bir düzeyde katılımı demokratik ilkelerde uzlaşı algısını üretmiş oldu.
Sonuçta; hem antidemokratik güçlerin devlet içinde paralel yönetimi ortadan kalktığı için, hem askerin sivil hükümetin kontrolüne girmesini arttıracak yeni tedbirler hem de yeni bir darbe girişiminin önündeki halk engeli nedeniyle demokratik devlet olma imkanımız artmış oldu.
4- Erdoğan’ın liderliği genişledi.
Erdoğan’ın halkı sokağa çağıran ve sonrasında da sokakta tutan liderliği darbeyi savuşturmamızda başat rol üstlendi. Bu süreçte aynı zaman da Erdoğan’ın liderliği büyüyüp genişledi. Milletin ve devletin bekası ve iç savaşın önlenmesinde Erdoğan’ın liderliğinin gerektiği kabulü ve bilinci daha geniş kitlelerde kabul gördü. Erdoğan liderliği “milli liderlik” vasfı kazanmış oldu. Bahçeli ve Kılıçdaroğlu’nun daha önce gitmedikleri külliyeye gitmeleri biraz da bu milli liderliğin doğal sonucunda gerçekleşti.
5- Fetullahçılar sosyal psikolojik olarak yok oldu.
Fetullahçılar kanlı ve zalimce bir darbe girişiminde bulunup başarısız olunca yenilmenin doğal sonucu olarak her şeylerini kaybetmeye başladılar. Örgüt yapıları, kurumları ve insan güçleri büyük oranda tasfiye edilmiş oldu. Esas kayıpları ise sosyal psikolojik olarak meşruiyetlerini tümden kaybetmeleri oldu.
Artık suikast yöntemleri ile devlet aygıtını zora sokacak güç ve imkanları olsa bile, bu onların yok oluş sürecini daha hızlandırır. Böyle bir durumda da onların her ferdi gündelik hayat içinde hedef haline gelir. Artık Fetullahçılığın bu toplumun içinde kabul görme şansı kalmadı. “Hain ve zalim damgası” kalıcı oldu. Yok oluş ve silinmeye mahkumlar.