Bırakın,Budist kültürün hakim olmasını veya insanların genetik çizgilerindeki farklılığı bir kenara, Tayland’a ayak basan bir Türk’ün kendini memleketinde hissetmesi kaçınılmaz... Benzerlik sosyal yaşamın renklerinden çok, benzer ekonomik zeminlerin yarattığı ortak kumaştan kaynaklanıyor...
513 bin 120 kilometrekare son derece verimli, tarihi ve doğal dokusu çok yüksek topraklar üzerinde yaşayan yaklaşık 65 milyon insan, yıllık toplam mal ve hizmet üretimini 700 milyar Dolar, kişi başına ortalama gelirini de 10 bin dolar düzeyine çıkarmış durumda. Türk ekonomisi ile üç aşağı beş yukarı benzer rakamlar bunlar...
Kararlı bir seyyah olduğumu artık anladınız... Dünyanın dört bir yanında sokakları adımlarken dikkat ettiğim nokta, ekonomileri rakamlar düzeyinde benzerlik taşıyan ülkelerin dini, kültürel veya tarihi geçmişleri çok farklı da olsa, benzer görüntüler sergiledikleri yönünde... Bangkok sokaklarında gezerken, İstanbul’un insanlarını hatırlatan bir sosyal-ekonomik ortamla karşılaşıyorsunuz...
Tayland’ın hemen yakınındaki Endonezya’nın başkenti Cakarta’dan henüz döndüm. Yaklaşık 250 milyon nüfusuyla Tayland veya Türkiye’nin çok üstünde yıllık üretime sahip olmasına karşın, kişi başına yıllık gelirini 5 bin Dolar düzeyinin üstüne çıkartamamasının görüntülerine de şahit oldum. Endonezya, dünyaya yön verme iddiasındaki G-20’nin Türkiye ile birlikte üyesi... Yükselen zenginliğini tertemiz kentlerine, sağlıklı gelişen son derece dinamik ekonomiye taşımayı başarmış Tayland’ın Endonezya’dan bu ölçüde derli-toplu görünmesine karşın aynı grubun içinde yer almamasını da anlamak mümkün değil...
Tayland artık yalnız tekstil üreten bir Asya ülkesi değil... Elektronik sanayi olağanüstü gelişmiş, turizmde ise büyük atılımlar gerçekleştiren gerçek anlamıyla “yükselen” bir değer...
Bir darbe ve direniş...
Tayland’ın bu başarı öyküsünde 2001-2009 yılları arasındaki yüksek kalkınma hızının büyük payı var. Bu döneme imzasını atan isim ise 2001 yılında iktidara gelip 2006 yılındaki askeri darbeyle devrilen eski Başbakan Thaksin Shinawatra.
1986 yılında Advanced İnfo Service şirketini kurup ülkesini GSM telefonuyla buluşturan ve kısa zamanda Tayland’ın en zengin işadamlarından biri olan Thaksin kurduğu Thai Rak Thai Partisi ile 2001 seçiminden zaferle çıkıp başbakanlık koltuğuna oturan bir isim. 2001-2006 arasında Tayland ekonomisini yükselten, özellikle alt yapı yatırımlarını en üst noktaya çeken ve girdiği her seçimi de kazanan bir portreden söz ediyoruz.
2006 yılında “bir güç” Thaksin’in “giderek diktatöre dönüştüğü”, nü hızla zenginleştiğini, hatta basın-yayın organlarını baskı altına aldığını ileri sürerek muhalefet taraftarlarını sokağa döküyor, “demokrasi mitinglerini” ise askeri darbe izliyor, iyi mi?..
Uzatmayalım... Thaksin, günümüzde, Tayland Yüksek Mahkemesi’nin hakkında “yolsuzluk iddiasıyla” verdiği 2 yıllık hapis cezası nedeniyle yurtdışında... Tayland’ın bugünkü başbakanı ise, kızkardeşi!.. Şaşırdınız di’mi?
Tanklar ve sandık...
Kurduğu bütün partiler, darbe sonrasında da askerler tarafından kapatılan Thaksin, 2011 yılında bir başka partinin doğuşunu destekledi: Pheu Thai Partisi. Bu parti de, 2011 seçimi öncesinde Thaksin’in kız kardeşi Yingluck Shinawatra’yı “başbakanadayı” olarak açıklayıp seçime girdi. Sonuç: Parti, 500 sandalyeli Meclis’te tam 265 sandalye kazandı. Tek başına hükümet kurma şansı varken, Meclis’te temsil edilen beş küçük partiyle koalisyona giderek Yingluck’u 300 sandalyeli destekle başbakan yaptı.
Ordu, halkın kararı karşısında sessiz kaldı. Başbakan’ı onaylama makamı olan Kral, hareketsizliği tercih etti... Bugün Tayland’ı, 45 yaşında hali-vakti yerinde, iş yaşamındaki başarılarıyla da tanınmış hoş bir hanımefendi yönetiyor.
“Askeri vesayetin” gölgesini seçim sandığında kırmış bir partinin lideri olarak Tayland için açıkladığı “2020 hedeflerinde” siyasi yakınlaşma, adalet ve eşitlik sözü veren bir bayan başbakan... Halkın, bir darbe sonucu devrilmiş, mal varlıklarının önemli bir bölümüne el konulmuş ve günümüzde Karadağ pasaportu ile yaşamak zorunda kalan eski başbakana bu ölçüde sahip çıkması, onun kız kardeşini “inadına” başbakan yapması da anlamlı...
Thaksin çok temiz bir isim mi? Bilmiyorum. Ama bildiğim tek nokta, artık dünyanın bütün coğrafyalarında halklar, siyaseti dışarıdan zorlayanlara,”Getirdiğimi yine ben götürürüm” mesajını çok net veriyor.
Tayland’ı sevdim...