Türkiye son 10 yılda büyük badireler atlattı. Suikastler son anda önlendi, katiller son anda yakalandı, darbe girişimleri çoğu kez şans eseri ortaya çıktı... Geçmişten farklı olarak Hükümet de, yargı da, kamuoyu da darbecilere direndi. Ancak hâlâ bu direniş kurumsal ve yasal yapılanmasını tamamladı diyemeyiz. Darbeleri önleyecek kalıcı altyapıyı inşa etmek için yapılması gereken tam beş madde var. Henüz bu beş maddeden birini dahi tam olarak hayata geçirebilmiş değiliz.
1. Jandarma: Yapılması gerekenler listesinin başında jandarma geliyor. Jandarma kâğıt üzerinde ‘kır polisi’ ve İçişleri Bakanlığı’na bağlı. Oysa fiiliyatta jandarma ne polis gibi çalışıyor, ne de bakanı amiri olarak görüyor. Jandarma yakın bir zamana kadar darbeci generallerin elinde Truva atı gibi bir işlev de gördü. Jandarmaya verilen yetkiler sayesinde darbeciler iç olaylara canları nasıl isterse öyle müdahale ettiler.
Aynı bağlamda askerler tüm iç istihbarat işlerinden de geri çekilmelidir. Askeri istihbarat sadece dış dünya ile ve askeri konularla sınırlandırılmalıdır.
2. Ordu terörle mücadelenin merkezinden çıkarılmalıdır: Terörle mücadele düşmanla değil, suçla mücadeledir. Oysa ordular düşmanla mücadeleye göre yapılandırılmışlardır. Onların hedefi düşmanı yakalamak değil, yok etmektir. Bu nedenle tankla, uçakla vs. donatılmışlardır. Fakat teröristler savaş uçaklarıyla ayırt edebileceğiniz şekilde eylem yapmazlar. Bu da terörist avlarken masum insanlara zarar vermenize yol açar. Elbette ordunun da bu mücadelede kıymetli katkıları olmuştur ve olacaktır. Ancak mücadelenin merkezine orduyu yerleştirdiğinizde hem terörle mücadelede yarardan çok zararla karşılaşırsınız, hem de askerinizi iç siyasete ve suça bulaştırırsınız. Bu nedenle terörle ve teröristle mücadele yeniden yapılandırılmalı, askere mutlaka yer verilirken bu rol merkezde değil, destekleyici mahiyette olmalıdır.
3. Sivil Denetim: İkinci olarak TSK her anlamda sivil denetime açılmalıdır. Ordu’nun hesapları ve kararları şeffaf olmalı, Hükümet’ten saklanabilecek hiçbir kozmik odası bulunmamalıdır. Bunlara ek olarak genel anlamda sevk ve idare sadece Genelkurmay’da değil, onun amiri olan Hükümet’te olmalıdır.
4. TSK Sivil yargı denetimine açık olmalıdır: Askerler için ayrı mahkemeler kurulmamalı, ayrı kurallar ihdas edilmemelidir. Bu konuda alınan önemli bir mesafe varsa da, askeri mahkemeler varlığını hâlâ sürdürmektedir. Hâlâ ast rütbeli hâkimlerin üstlerini yargıladığı sözde bağımsız mahkemelerimiz bulunmaktadır. Özel Yetkili Mahkemeler ile bu sorun kısmen hallolmuş gibi dursa da mevcut yapı hâlâ demokratik bir hukuk devleti standartlarının gerisindedir.
5. Eğitim ve yeniden yapılanma şart: Son olarak TSK demokratik anlayış benimsenerek yeniden yapılanmalıdır. Bunun özü ise eğitimden geçer. Başta harp okulları olmak üzere tüm askeri eğitim birimlerinde müfredat mesleki eğitime dönmeli, askere ülkenin tek ve gerçek sahibinin kendisi olduğu çarpık anlayışı artık zerk edilmemelidir. Ne yazık ki bu konuda da alınacak ciddi bir mesafe bulunmaktadır.
***
Yapılacaklar listesini uzatabiliriz. Demokrasi nihayetinde bir kültür işidir ve bu tür listeleri bugün uygulamaya başlasanız bile sonuçlarını yıllar, belki de bazı konularda on yıllar sonra alabilirsiniz. Bugüne kadar yapılanları küçük görmek mümkün değil... Büyük fedakârlıklar ve babayiğitlikler sergilendi. Ancak darbe kurumları ve anlayışı hâlâ bir yerlerde duruyor. Bildiğim kadarıyla ne TSK’da, ne MİT’te, ne Emniyet’te, ne de başka bir kurumda toplu istifalar veya toplu adam atmalar yaşanmadı. Bu durumda onlarca yıldır oralarda kök salan darbeciler buharlaşmadı ya!... Demem o ki daha henüz yolun başındayız, sonunda değil...