Amacımız Balyoz kararlarına bakarak adalet eylemlerini eleştirmek yahut uygunluğunu savunmak değildir. Adaletten bağımsız olarak bu eylemlerin etkilerini ve kaynaklarını teşhise çalışıyoruz. Genel olarak suçlar bireysel tavırlarla işlenir. Parası olmayan çalar, kızan karşısındakine dövmekten öldürmeye kadar eylem yapar. Ancak darbeler sıradan adi suçlarla benzeşmez. Bu eylem taraflardan biri için büyük fedakarlıkla yapılsa da karşı taraf için eşi bulunmaz bir suçtur.
Türkiye’de iktidar için yapılan eylemler çoğunlukla iç sorunların bir sonucu sayılır. İktidarın Cumhuriyetin kuruluş ilkelerine uymaması sebep sayılır ve bir ideal uğruna, hiçbir maddi çıkar sağlamadan iktidara el konulduğu savunulur. Ülkedeki güç odaklarından bir bölümü askerleri yanına alarak kendi politikasını uygulamak ister. Bu politika genelde uluslararasıdır ama görünüşü iç sebeplere uygun hale çevrilir ve her müdahale, yapılış amacı nasıl görünürse görünsün ülkenin dünya üzerindeki yerini ve yolunu belirlemek için yapılır.
***
Yabancı güçler bir ülkede eylem yapabilmek için belli güç odaklarını kontrol ederler ve bunların başında bir kısım medya gelir. İlişkide oldukları kişiler Türkiye’ye hizmet ettiğine inandırılır ve iktidarı ve onun politikasını bertaraf etmenin vatana hizmet olduğuna inandırılır. Cumhuriyet ilkelerini korumak ve bağımsızlık her zaman savundukları fikirlerdir ve bu halka umut verir: Bu güçler askerleri de vatanı kurtarmaya davet eder, bunun yolunun iktidardan kurtulmak olduğunu söylerler. Bu kişilerin önemli bir bölümü yaptıklarının ülke çıkarına olduğunu düşünür ve elde ettiği maddi çıkarları bir ihanetin bedeli olarak algılamaz. Bugün geçmişte darbeleri destekleyen bazı medya yandaşlarının ve bir kısım iş dünyasının hızla yükselişi bu adımla mümkündür. Bunlar yeteneklerinin bedelini aldıklarını düşünürler ve hiçbir şeyi bedavadan kazandıklarını düşünmezler.
Askerler amirlerinin verdiği emirleri aynen uygularlar ve bu disiplinin makul bir gereğidir. Bu nedenle amirlerden gelen darbe emri de ülkenin yararına sayılır. Zaten emirleri tartışmak ya da düşünüp uygunluğuna karar vermek askerlik için doğru bir yol değildir.
Yapılan hataları düzeltmenin yolu vardır. Siyasetçi kendisini çok üstün görüp ülke meselelerini çevresiyle paylaşmaktan uzak kalmamalıdır. Asker siyaset dışı deyip bazı şeyleri onlardan gizlemek ya da paylaşmamak yanlıştır. Siyasetçi ne kadar ülkesine bağlı ise asker de en az onun kadar bağlıdır. Sorunlar dostça tartışılmalı ve taraflar hiçbir düşünmeyi tartışılamaz saymamalıdır. İdeolojiler ve kutsal sayılan düşünceler halkı bağlamak için kullanılır. Ülkeyi yönetenleri sınırlayan hiçbir düşünce olmamalıdır. Türkiye bu açıdan zayıftır. İktidarın artık ülkeye hizmet etmediğini düşünenler onu değişmemesi gerektiğine inandıkları düşüncelere ihanetle suçlarlar. İnsanlar hiçbir düşünmeye bağlı kalmaya mecbur değildir. Öyle olsaydı beynin olayları değerlendirme rolü olmayacak ve sadece hafızası, okuduklarını ve dinlediklerini uygulamak için yeterli olacaktı. İlk önce düşünmeyi yasaklayan, sadece hafızamıza yerleştirilen şeyleri uygulayan olmamalıyız.