“Yeni darbe” fısıltılarının, tam da “28 Şubat” öncesinde dolaşıma sokulması tesadüf değil. Çünkü en sinsi darbe olan “28 Şubat” bütün darbeciler için hâlâ ilham kaynağıdır. Dahası, farklı yöntemler kullanan ve farklı hedefleri olan 28 Şubat darbesi süreci devam etmektedir.
Türkiye, bu en hain darbeyi küçümsemiştir. Oysa “15 Temmuz’un da kuluçkası” olan 28 Şubat iyi anlaşılmadan ve hesaplaşılmadan darbeler de bitmez hain işbirlikleri de...
Kullanışlı medya her darbede, “ortam hazırlama ve meşrulaştırma” görevini üstlenerek önemli katkı sağlamıştır. Ama 28 Şubat darbesinde medya başrol oyuncusudur. Bu, 15 Temmuz’dan sonra FETÖ enfeksiyonundan bir nebze arınan yargının tescil ettiği bir gerçektir.
“BU GAZETECİLER OLMASAYDI DARBE GERÇEKLEŞMEZDİ”
“28 Şubat Davası Gerekçeli Kararı” bakın ne diyor:
“28 Şubat darbesinin gerçekleştirilmesine sınırsız destek veren, çok sayıda medya kurulusu ve mensubu, genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanlarının talimatlarına uygun olarak; gerçek olmayan haberler yayınladılar, gerçek olanları gizlediler, sanal irtica haberleriyle gündem oluşturmaya çalıştılar. 28 Şubat darbesinin gerçekleşmesinde Hürriyet GYY Ertuğrul Özkök, Sabah GYY Ergun Babahan, Milliyet GYY Derya Sazak başta olmak üzere, çok sayıda gazeteci, çok önemli rol oynadı. Medya desteği olmasaydı 28 Şubat darbesi gerçekleşmezdi. Bu darbe sürecinde, komutanların talimatıyla manşetler atanlar, haberler yapanlar, anayasayı ilga ve hükümeti düşürme suçlarının şerikleridir (ortaklarıdır). Sadece BÇG faaliyetleriyle sınırlı bir davayla, bu suça iştirak edenlerin durumu net olarak anlaşılamaz. Aynı darbe suçuna katılan bütün failler yargılanmalıdır. Bu nedenle, 28 Şubat darbesinin diğer bileşenlerine de kamu davası açılması gerekir.”
Başka söze hacet var mı?..
Durum bu kadar net iken bu darbecilere, bu kadar yıldır neden dokunulmuyor? “Bunlar yargılanmalı” diyen yargı; neden gereğini yapmıyor?
Darbecilerin cezalandırılmadığı bir ülkede, “darbe” neden ikide bir ısıtıp servis edilmesin ki…
“DARBE” TARTIŞMASI NEDEN HORTLADI?
Bugün “darbe” konusunu tartışmak; sıradanlaştırmaktır ki, darbecilere en büyük destektir. “Darbe yapılır mı?” diye sormak gazetecilik falan değildir. Falan ecnebi raporunda bahsedilmesi, günlerce tartışma gerekçesi midir? Bu gazeteciler(!), bir yetkiliye; “Türkiye işgal edilecekmiş; ne düşünüyorsunuz” diye sorabilir mi?
Peki, bütün darbelerin birer “örtülü işgal” olduğunu daha öğrenmedik mi? Ortada görünenlerin birkaç kuruşluk makama tamah eden satılmışlardan ibaret olduğunu görmedik mi? 15 Temmuz’a rağmen hâlâ “darbe” denen şeyin “emperyalistlerin vekaleten işgali” olduğunu hâlâ anlamamış olmak “zeka” eksikliğinden değil, “kan” kirliliğindendir.
Ayrıca “darbe” lafı edilince potansiyel tehdit olarak sadece FETÖ’yü hatırlamak da “cambaza bak” oyununu yutmaktır. Ülkesini Haçlı-Siyonist ittifaka teslim etmek için 40 yıldır yırtınan bu emperyalist uşakları, elbette elinden gelse bir dakika bile beklemez. Ama Türkiye’nin millîleşme yürüyüşünü durdurmak için dizayn edilen “şer cephesi”ne bakıldığında bu onursuzlarla işbirliği yapacak kadar alçalan o kadar çok ki…
DİKKAT… DARBECİLER FETÖ’DEN TAKIYYEYİ ÖĞRENDİ
Darbecilik, merhum ve mağdur Sultan Abdülaziz Han döneminde başlayıp, Abdülhamid Han döneminde zirveye ulaşan “İttihat ve Terakki hastalığı”dır, Türkiye Cumhuriyeti döneminde de aynen devam etmiştir. Ancak bütün darbe ve darbecilerin ortak karakteri olan bu komitacı profil, 28 Şubat’tan itibaren FETÖ’den esinlenerek sinsileşmiş ve bukalemunlaşmıştır.
Görmez misiniz; yargı tescilli katıksız darbeciler, bugün “güvenli limana çekilen korsan gemisi”nin ihtişamlı köşelerinde kurulmuş, darbeyle mücadeleye destek vermektedir!
Ömrü olanlar, iktidar değiştiğinde bu mahalleden taşınmak için sıraya girenleri görecek, “Sen de mi Brütüs” demeye yetişemeyecektir.