Bir süredir iki şeye dikkat çekmeye ve ısrarla altını çizmeye çalışıyorum. Bunlardan ilki, dalga dalga gelen operasyonların sürekli askerleri yutmasına itiraz ederek, sacayağının medya ve sermaye ayaklarını hatırlatmak.
Diğeri ise, yeni Anayasayla birlikte sağlam bir demokratik zemin oluşturulmazsa şimdilik uyumaya çekilen vesayetçi güçlerin hiç tereddütsüz geri döneceği hususu...
Darbeci komutanların yargılanması Türkiye için önemli de, ya dışarıdaki Kenan Evren zihinliler, sadece üniforması eksik olanlar ne olacak?
Asıl tehlikeli olan zihniyet! Asıl bu zihniyetin dönüşmesi ve değişmesi lazım...
Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’in “eğitim sürecinin hiçbir safhasında, darbeler, devlet yönetimine müdahale vb. konuları içeren veya bu yönde yorumlara yol açacak bir eğitim verilmemektedir” açıklamasındaki samimiyete elbette inanmak istiyorum.
Ancak, Alper Görmüş’ün “İmaj ve Hakikat” kitabında tam metin yayınladığı Özden Örnek’in (2007 yılında Nokta Dergisinin kapatılmasına sebep olmuştu), bir askeri okul öğrencisinin masum günlüğünden “darbe günlüğüne” dönüşen “anıları”, bir taraftan Türkiye’nin demokrasi rayına oturmasına “istemeden” katkıda bulunurken, diğer taraftan da demokrat düşünceli bir gencin, adım adım “asker” olma yolunda ilerlerken nasıl “darbeciliği kanıksadığının” da bir göstergesi olduğunu hatırlatmak isterim.
Yoksa, darbecileri yargılıyoruz diyerek dalga dalga operasyonlarda içeriye alınmalarından benim de kendisi kadar rahatsız olduğumu bilmesini isterim. Ancak şöyle bir farkla:
Kendisi Genelkurmay Başkanı olarak bugüne kadar hep en güvenilir kurum olan TSK’nın yıpratılmasından rahatsız olabilir. Benim rahatsızlığım ise büyük suçlu asker olsa medya-sermaye ayağının ortadan tüyüp hesabın sadece “askere” ödettirilmeye çalışılmasından...
Medya ve sermayenin özellikle 28 Şubat sürecinde REFAH-YOL hükümetini nasıl düşürdüklerini, kabineden nasıl bakan devirdiklerini, parti liderleriyle nasıl kirli pazarlık içinde olduklarını biliyorduk. Bilmediğimiz ise, özellikle sermayenin de TSK içerisinde “kimlerin terfi edip edilmeyeceğine” karar verecek rahatlık içerisinde oldukları...
Bu süreç de aydınlanacak.
Asker-medya-sermaye ve bir kısım siyasetçiler nasıl içiçe geçmiş, aralarında nasıl bir kirli ilişki kurulmuş, hepsini öğreneceğiz.
Özden Örnek’in (neredeyse benim de birebir yazdığım şu satırlarla karşılaşınca çarpıldım) “Bu insanlar o kadar fazla ileri gitmişlerdi ki, paraları sayesinde her şeyi yapabileceklerini zannediyorlar. Hep askere yanaşıyorlar ve bizleri başkalarına karşı bir araç ve silah olarak kullanıyorlar. İstedikleri, hep asker darbe yapsın ve onlar da bu darbe vesilesi ile paylarını alsınlar” şeklinde tuttuğu not, sermayenin asker içinde elde ettiği gücü göstermesi açısından oldukça şaşırtıcı.
Öte yandan “medya” hakkında, “Kendi yararları için her türlü düşünce ve harekete, kendilerine maddi yarar sağladığı müddetçe tam destek verebilirler ve vermektedirler” şeklindeki ifadesi de, Özden Örnek’in şahsında, “asker”in medyaya bakışını da yansıtmaktadır.
Bunlardan sonra ortaya çıkan manzara şu: Eğer “darbe” örgütlü bir eylemse, bu örgüt “TSK” değildir. Medya ve sermaye ile, onların dolduruşuna gelen (ve zaten de böyle olmasını isteyen) askerlerin hep birlikte kotardıkları bir suçtur. Nasıl ki bir davada, sadece örgüt merkezine gidip geliyorlar diye insanlar “örgüt üyesi” olarak tutuklanıyor ve yargılanıyorlarsa, bu da aynı şey.
Yani şunu ısrarla söylemeyi sürdüreceğim ki, darbeci sadece asker değildir.
Hani fırsatını bulunca geri dönmekten imtina etmeyecekler diyorum ya... Yeni bir duyum aldım ki, akıllara ziyan. Biz “halkın yüzde 79 darbeleri savunmuyor” diye sevineduralım, birileri yeniden harekete geçmiş EMASYA protokolleri hazırlıyormuş. İçişleri Bakanını ikna! edebilirlerse de 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu maddesi için kolları sıvamışlar bile...
Şimdilik bir iddia, ancak olmaz olmaz demeyin!
Bir de bu halk geçmişte sindirildi ancak hiçbir zaman darbeleri savunmadı ki!