Bugüne kadar özellikle 28 Şubat’la ilgili hiçbir şekilde ‘rövanşizm’duygusu içinde olmadım. Böyle bir duyguyu insani açıdan da medya etiği olarak da doğru bulmuyorum.
Ancak, son günlerde bazı kalemler, o günlerde yaşanan mağduriyetleri küçükseyen bir eda ile öyle yazılar yazıyorlar ki, bir kez olsun rövanş alma duygusu yaşamadığım için acaba yanlış mı yaptım diye düşünmeye başladım.
Mesela, geçtiğimiz hafta Ertuğrul Özkök, 28 Şubat’a yardım ve yataklık edenleri eleştirenlere, o dönemde acılar yaşayanlara ve de bugün yargılama süreci başlatan yargıçlara meydan okuyan bir yazı yazdı.
Sanki 28 Şubat’ta, “Gerekirse silah bile kullanırız”, “Ya uy ya çekil, Topyekun savaş” manşetlerini atan kendisi değilmiş gibi, postmodern darbenin kumanda merkezinde, millet iradesine karşı işlenen cinayete ortaklık yapmamış gibi, şimdi karşımıza geçip, “Mağduriyet menkıbelerinin miadı doluyor” diyerek, güya kendince milletle dalga geçiyor.
İyi güzel de, sizin yazdığınız “infaz menkıbeleri”ni ne yapacağız?
Anlaşılan o ki, Ertuğrul Özkök ve 28 Şubat’la fiili ortaklık içinde bulunan bütün benzer isimler, en küçük bir pişmanlık içinde olmadıkları gibi, ayrıca küçük kurnazlıklar yaparak hafızalarımızla alay ediyorlar.
Yani demek istiyorlar ki, “Nolmuş, başörtülü kızların eğitim hakları ellerinden alınmışsa, geçti gitti, artık o günleri bir menkıbe olarak anlatmaktan vazgeçin, yargılama işlerini de unutun.”
Öyle bir kurnazlık ki, bir devrin neredeyse bütün karanlıklarının altında imzası bulunan Ergenekon’la ilgili de sessiz sedasız bir ‘masumiyet’ ortamı oluşturmaya çalışıyor.
Ertuğrul Özkök’ün küçük cinlikler yaparak bize yutturmaya çalıştığı ve de kendi hesabına çıkması muhtemel 28 Şubat faturasından kurtulmak için uydurduğu menkıbeleri doğru anlamak için şu ifadeleri dikkatle okumakta yarar var:
“- Ergenekon Çok değil, bundan üç-beş yıl önce, AK Parti’ye karşı çıkan herkesin sırtına anında ‘Ergenekoncu’ yaftası yapıştırılırdı ve tutardı.
Artık tutmuyor. Çünkü o kavramın miadı doldu.
- Türban mağduriyeti 28 Şubat’ta bazıları türbanı hedef yapmıştı.
Sonra gelenler türbanı hedef yapanları hedef yaptılar.”
Evet, bu numaralarınızı yutmuyoruz. Ama bu kadar korkusuzca, herkese meydan okuyan o gücünüzü nereden aldığınızı da doğrusu merak ediyoruz.
28 Şubat’la ilgili yargılama sürecinin başladığı ilk günlerde pek çekingendiniz, sesiniz soluğunuz kesilmişti. Ama ne olduysa, son günlerde bir anda coştunuz. Hatta, yargının darbecilerle organik bağ içinde olan herkesten mutlaka hesap soracağı gerçeğini de unutarak, “Yetti artık” benzeri cesur çıkışlarla, yargıya da meydan okumanız, doğrusu çok manidar.
Sahi, bu gücü nereden alıyorsunuz. Yoksa birileri size, ‘yargılanmama’garantisi mi verdi?
Bir gerçeğin altını tekraren çizelim. Evet, kimseden intikam alınmasın, ama vicdanlardaki yaraların tedavisi için de, adalet mutlaka tecelli etmelidir. Son dönemdeki, ‘medyadaki bazı isimler yargılanmama garantisi aldılar’ şeklindeki yaygın söylentiyi de dikkate alarak söylemek gerekirse, kimse bu kadar gözyaşı ve acı üzerine pazarlık yapamaz. Eğer ‘milletin yargısı’ karar verecekse, milletin haklarını mutlaka koruyacaktır.
Bu, 28 Şubat’tan kurtulma menkıbeleri ‘darbe beslemesi’ gazetecileri kurtarmaz, boşuna heveslenmeyin.