Öne sürülür ki devrimdir Abdülhamid Han’ın tahtan indirilip 17 Aralık 1908’de, 147 Türk, 60 Arap, 27 Arnavut, 26 Rum, 14 Ermeni, 10 Slav ve 4 Yahudi mebusla meclisin açılması. Partilere göre dağılımsa 160 İttihatçı, 20 Ahrarcı, 4 Taşnak, 1 Hınçak, 2 Bulgar devrimci, 1 Bulgar Sosyal Demokrat ve 70 bağımsızdır. Halk ağzında Cönlerin (Jeune Turc) ilham kaynaklerından biri 1789 Fransız devrimidir. Örneğin dillerinden düşürmedikleri, “Hürriyet Musavat, Uhuvvet ve Adalet” deyişini, Fransız devriminin “liberté, égalite, fraternité” sloganından apartmış, sonuna da “adalet” kelimesini eklemişlerdir.
Başta Ahmed Rıza gibi önemli Jöntürk önderleri, Fransız devriminin doğurduğu, aydınlanma düşüncesine dört elle sarılmışlardı. Aydınlanma özetle, insanın bütün korkulardan sıyrılması, akıl ve mantık yoluyla özgürleşmesi, dünyayı da denetim altına alması demekti. Böylece de geçmişe dönmek anlamına gelen “devrim” kelimesi evrim geçiriyor ilericilik katına oturtuluyordu! Yani hiç birşey eskisi gibi olmayacak yepyeni bir döneme kucak açılacaktı devrim yapıldı mı! Gelin görün ki, 1789 Fransız Devrimi hemen sonrasındaki, 1793-95 arası Fransa’yı temellerinden sarsan terör, aydınlanma çağının ışığını bir anda karartıverdi. Jakobenler salt iç değil dış düşmana karşı da terörü ve şiddeti tırmandırdıkça tırmandırdı; zorunlu askerlik uygulaması başladı, özgürlükler birer birer rafa kaldırıldı hemen her sözde devrimden sonra olduğu gibi. Böylece de bireyin üstünlüğü fikri millet fikriyle harmanlandı ve zamanla millet, siyasi iktidarı pekiştirmenin yolu, yapılanları geçerli ve de haklı kılmanın gerekçesi olarak gösterildi. İşte devrimci ülkülerdeki bu dönüşüm tam biçilmiş kaftandı Jöntürkler için! Ne var ki, devrimin geniş halk kitlelerine sırt vermesini de kanlı olmasını da sevmemişlerdi pek. Çünkü halk işin içine girdi mi Osmanlı İmparatorluğu gibi duyarlı dengelere dayalı bir siyasal yapıda, hem etnik hem de dinsel çatışmalar başlayabilirdi. Böylece merkezi yapı zayıflar, bunu fırsat bilen büyük devletler de azınlık haklarını koruma bahanesiyle imparatorluğu parçalayabilirlerdi.
Jönleri daha çok etkileyen, Meiji Restorasyonu olarak tarihe geçen, Japonya’da, 1868 yılında Japon İmprator Meiji’nin başlattığı ve 30 yıl gibi kısa bir sürede ordudan sanayiye, bilimden sanata, ekonomiden eğitime, özetle yaşamın tüm alanlarında dev bir çağdaşlaşma hamlesi gerçekleştiren hareketti. Bu arada da Japon halkının dinsel inançlarına, gelenek ve göreneklerine, kılığına kıyafetine el uzatılmamış, bunlarla ilgilenilmemişti dahi! Japonya’da devrim değil bir tür kansız, tepeden inmeci ama sonuçları Japon halkına büyük yararlar sağlayan bir darbe gerçekleşmiş bunu da bir tek önder, imparator, geniş halk kitlelerini işin içine karıştırmadan gerçekleştirmişti.
Jön Türkleri 1906-1907 yılarında Erzurum, Van, Bitlis, Kayseri, Sivas, Kastamonu ve Trabzon’daki vergi ayaklanmaları da çok etkiledi. Bu ayaklanmaların nedeni devletin bütçe açıklarını kapatmak için 1903’te çıkarılan ama halkı tepkisi sonucu üç yıl ertelenen hayvanat-ı ehliye rüsumu ve kentli köylü ayrımı yapılmaksızın herkesten alınacak şahsi vergiydi. Jön Türkler bu vergilere yönelik ayaklanmaları Kürt ve Ermeni ayrılıkçı hareketleri sandılar ilk başta. Ama 1907’de saray vergileri kaldırınca ortalık süt liman oldu ve Jön Türkler gerçeği anlayıverdi. Gene de bu isyanların Abdülhamid Han’a yönelik bir hareket olduğu görüşüne vardılar ve halkın padişahı alaşağı etmek istediği varsayımında birleştiler.
Sonuç olarak İttihadçıların padişahı tahttan indirmeleri, yeniçerilerin kazan kaldırmalarından ya da 1876’da Abdülhamid Han’a I. Meşrutiyet’i ilan ettiren, asker/sivil bürokratların iktidarı ele geçirme tutkusundan öte birşey değildir. Yani “devrim” diye ilan edilen, devletin bünyasinde iktidarın el değiştirmesinden öte birşey değil, bir darbeydi sadece. Özgürlük, eşitlik, kardeşlik, adalet gibi deyişlerse bu darbenin kenar süsleriydi, o kadar. Dahası bireyin haklarını kendi kafalarında yarattıkları millet haklarına kurban etmeleriyse, liberal iddialarını hepten çürütmek için yeter de artardı bile.
Demokrasi, halkınoyuna güven ve inanç her türlü darbenin önünü keser. Millete ve onun iradesine inanmayan, güvenmeyen, burun kıvıranlarsa tarihin çöplüğüne atılır!
(Meraklısına Not: Aykut Kansu 1908 Devrimi, T.Zafer Tunaya Türkiye’de Siyasi Partiler Tarihi, Feroz Ahmed İttihad ve Terakki 1908-1914, Ayşe Hür Öteki Tarih Cilt I, vb.,)