Olurdu olmazdı derken yavaş yavaş mevcut anayasa ile fiili durum arasındaki çelişkinin giderileceği bir aşamaya yani başkanlık sistemine doğru ilerliyoruz.
Öte yandan başkanlık sistemiyle birlikte seçim sisteminin de değişeceği haberlerini okuyorsunuz.
Yeni sistemde tartışılan husus baraj ve seçim bölgesi şeklinde yansıyor.
Teklifi hazırlayanların baraj konusunda henüz karar vermedikleri bölge konusunda da dar ile daraltılmış bölge arasında tereddüt ettikleri anlaşılıyor.
***
Mevcut bölge sistemini biliyorsunuz. İstanbul, Ankara ve İzmir haricinde her şehir bir seçim bölgesidir. İstanbul 3, Ankara ve İzmir 2 bölgeye bölünmüş durumdadır.
Dar bölge, her milletvekili için tek bölgeyi öngörmektedir. Yani Türkiye 550 seçim bölgesine bölünecek ve her bölge tek bir milletvekili çıkaracak.
Daraltılmış bölge ise her seçim bölgesinin aynı miktarda milletvekiliyle sınırlandırılması demek.
Daraltılmış bölgenin 3 - 5 milletvekiliyle sınırlandırılması tartışılıyormuş.
***
Oysa Türkiye şu anda 81 ilden 54’ünde zaten 5 veya daha az milletvekili seçerek daraltılmış bölge sistemini uyguluyor.
14 il mevcut sistemde 2 milletvekili, 19 il 3, 11 il de 4 milletvekili çıkarıyor.
Sayı 3’e çıksa 2 milletvekili çıkaran ili diğer illerle birleştirmek zorunda kalacaksınız.
Sayıyı beşe çıkarsanız 30 ile komşu illerden bölge ekleyeceksiniz.
Mesela Rize 3 milletvekili çıkarıyor eğer sayıyı beşe çıkarırsanız ya 2 milletvekili çıkaran Artvin’i ya da Trabzon’dan bir bölgeyi Rize’ye bağlayacaksınız.
Seçmen tepkisini düşününüz! Oysa dar bölge yapsanız Rize’yi 3 bölgeye bölersiniz, hiçbir sorun kalmaz, işler daha da kolaylaşır.
***
Şu anda 54 ilde zaten 5 ve daha az milletvekiliyle daraltılmış bölge sistemi uygulanmaktadır ve sorunludur. Hele de adaylar Ankara’dan gönderilmişse.
Millet partisine oy verir, vekilini tanımaz, ulaşamaz, parti teşkilatlarıyla da o adaylar genelde sorunludurlar!
Halbuki dar bölge güçlü adayı gerektirdiği için partisini de güçlü kılar.
***
Başkanlık sisteminde sert kuvvetler ayrılığı olduğu için başkanın meclisle pek işi olmaz. Bakan yapacağı kimseler zaten milletvekili olamayacağı için milletvekilleri yasama görevlerinde siyasi endişe ile değil milli iradeye bağlılık ilkesiyle hareket ederler.
Nitekim başkanlık sisteminin hâkim olduğu ABD kongresinde muhalifler iktidar partisinin teklifine ‘evet’ dediği gibi iktidar partisi vekilleri de muhaliflerin tekliflerine ‘evet’ diyebilmektedirler!
Çünkü yasama organının yürütme ile sene başında başkanını meclis konuşması dışında ilişkisi olmaz.
Başkanlık sisteminde başkanın da bakanların da meclise gitmesi bile yasaktır!
***
Demem o ki yeni yapılacak seçim kanununda dar bölge sistemini tercih etmek hemen herkesin faydasınadır.
Seçmen vekilini yakından tanır kime oy verdiğini bilir ve hesap sorabilir.
Vekil sadece kendi bölgesinde çalışacağı için o da hem seçim çalışmasında hem görevi sırasında seçmeniyle yakından ilgilenir.
Parti teşkilatları faydalanır. Her bölgenin ayrı adayı olduğu için seçim öncesi ve sonrası çalışması daha kolaylaşır.
Ülke kazanır çünkü dar bölgeden seçilen vekil milletin çıkarını önceler.
Özetle, dar bölge sisteminin halkın iradesini daha güçlü yansıtacağı kanaatindeyim.
Biz hatırlatmakla yükümlüyüz, karar meclisin!