Danıştay Başkanı hukuk sistemimizde ortaya çıkmış çarpıklığın artık tahammül sınırlarımızın ötesine geçtiğinden şikâyetle bunun böyle devam etmemesi gerektiğini söylüyor. Yani yetkililere gelin sistemi değiştirelim diyor. Açıktan yakınması, bilirkişi müessesinin işleyiş tarzından.
Başkan haklı, bilirkişilik müessesesi yozlaşmış durumda. Bilirkişi; olayın ne olduğunun resmini çeken, onu analiz eden değil, olayın nasıl görünüp karara bağlayan kişi konumuna geldi. Yılların tecrübesi bana bilirkişi müessesesi (istisnalar kaideyi bozmaz) haddini bilmez kişi olmuş çıkmış.
Başkanın, her halde söylemekten hicap ettiği bir hususta bilmez kişilerin -profesyonelleşmiş olanların-Avukat-Hâkim-Bilirkişi kumpasının kurulması imkânlarının çok büyümüş olmasıdır.
İzmir adliyesinde, bilmez kişiler etrafta dolaşarak, iş kovalamakta bazı hâkimlere, “gözünün içine bakarak onların istedikleri yönde rapor özeti vermekte. Birçok kez bu bilmez kişiler olayı tam tersinden ilgisiz ve yanlı biçimde özetlemektedir. En iyileri dahi rapor içinde doğruya yakın analizi yapıyor, rapor özetini anlaştığı avukata yazdırıyor veya dilekçesinden iddiayı taşımakta bir beis görmüyor.
Hâkim, müştekinin şikayeti üzerine açılan bir soruşturmada,”efendim bilirkişi raporu” böyle diyor. Bilirkişiyi şikâyet ettiğinde,”efendim ben raporun şu sayfasında şöyle yazmıştım. Orada yazdığımı değil, özet kısmını hakim takdiri olarak almış” diyor. Benim gözlemim, yaş haddinden emekli olmayan (erken emekli olan) hâkimlerin bir kısmı maalesef bu kumpasın içine giriyor, mesele Bakanlığa yansıdığında da emekliliğini alarak görevden ayrılıyor. Bu davranış, müştekinin Hakim aleyhine dava açamaz düzenlemesi ile had safhaya ulaşıyor. Önceki uygulamada, müşteki, hâkimin verdiği yanlı veya kasıtlı karar dolayısı ile dava açabiliyordu. Bu düzenleme bazı yoldan çıkmaya meyilli hâkimleri aşırıdan alıkoyuyordu.
Bizim hukuk anlayışımızdaki en büyük yanlışımız, davalıların “inkâr ve yalan söylemelerinin” doğal kabul edilmesidir. Tarafların yanıltıcı beyanlarının ayıklanması hâkime kalıyor, o da takdirini yanlış kullanabiliyor. Geçen yılda eski IMF Başkanının otel odasında görevli bir kadına cinsel tacizi davası görüldü. Bu dava içinde müşteki kadın olayın bir bölümünde yalan söyledi. Dominik Straus Khanın avukatları, kadının o olayın bir bölümünde yalan söylediğini ispat edince hâkim davayı düşürdü.
Bizim sistemimizde Teorik olarak kadın şunu yapabilir, Asliye hukukta tecavüze uğramadım davası yanında Asliye Ticarette “tecavüze uğradım, tazminat istiyorum “ diye dava açabilir. Bu davalar düşmez görülebilirdi. Hiç kimse kardeşim bu iki şikâyetten biri yalan demezdi.
Bana göre, bu eksiğimizi gidersek hem davaların görülme hızı artacak hem de sayısı çok azalacak. Danıştay başkanının serzenişine kulak verelim.