28 Şubat’ın ağır travması altında olduğumuz günlerdi; medyada bir avuç insan vardı ve o bir avuç insan Türkiye’deki en yeni sürüm darbenin hem mağduru hem de sorgulayıcısı olarak bir elin parmaklarını bulmayan gazete ve kanaldan seslerini duyurmaya çalışıyorlardı.
O günlerde başladım gazetecilik mesleğine; bir yıl öğretmenlik yapmıştım ama bir özel okulda dahi başörtülü öğretmenlik yapma imkanı kalmamıştı.
İslami medya, ‘düzen’le derdi olan ve okuyan bizler için sesimizin yankılanabileceği tek mecraydı neredeyse. Kanal 7 ve Yeni Şafak çok önemli bir misyon yerine getiriyordu. Türkiye’nin özgür ve özgün birikimi bu iki mecraya akmıştı adeta.
28 Şubat’ın bütün yasaklarıyla kanıksanmaya başlandığı, handiyse “evet, sahiden 1000 yıl sürecek” denilmeye başlandığı bir dönemde Yeni Şafak’tan ayrılan bir grup arkadaşın kurmuş olduğu İslamcı-siyasi -aktüel bir dergi olan Gerçek Hayat’ta başladım mesleğe. Daha öncesi varsa da ehemmiyetli değil.
15 yıl oldu diyebilirim; ağzının ayarı, ahlaksızlığının da dibi olmayan bazılarının dediği gibi ‘dün’ gazeteci olmuş değiliz yani.
‘Dün’ diye ben diyorum, ‘dün’ün içinin nelerle doldurulduğunu tahmin ederler, bu köşenin okuyucuları. Başörtülü olmak ve Ak Parti politikalarını desteklemek suretiyle gazeteci olmadık. Meslekten olup da bu camiadan diyebileceğiniz hemen herkes için geçerlidir söylediğim. Zira biz bu gemideydik zaten.
Bu mücadele bir Ak Parti mücadelesi de değildir. Bu, sessiz yığınları konuşabilir kılmanın mücadelesidir.
Dersim’de katledilenleri, 12 Eylül’de asılanları, anadili yasaklananları, 28 Şubat’ta hadleri bildirilenleri, hülasa Cumhuriyet’in ötekisi yapılan her kim varsa onu yeniden bu ülke ve devletle bir ve bütün yapma mücadelesidir.
***
Gerçek Hayat’tan sonraki yerim Star gazetesi oldu ve tabii ki Açık Görüş. 2007’de Star gazetesine geldiğimde Star’ı Star yapan isimler de yeni iş başı yapmış sayılırdı. Yani her şey ben de buradayken olup bitti.
Bulvar gazetesinden hallice bir gazeteydi Star; bugün bir referans gazetesi haline geldi. Bu herkesin teslim edeceği gibi Mustafa Karaalioğlu ve kadrosunun vizyonu ve birikimiyle mümkün oldu.
Açık Görüş onun fikriydi mesela; 2007’den bugüne Türkiye’nin geçirdiği bütün değişim evrelerinin ve badirelerin entelektüel bir okumasını yapmak isteyenler için en mümbit referans kaynağı oldu Açık Görüş.
Eski Türkiye’nin vesayet kodları bir bir çözülürken, vesayet odakları geriletilir ve ‘Yeni Türkiye’ yavaş yavaş kendini hissettirirken bunun adını koyan da yine Star gazetesi oldu.
Oluşmaktaki ‘yeni Türkiye’ye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şahsında açılmış olan büyük savaşı göğüsleyen en etkili mecralardan biriydi Star. O çok konuşulan “Yedirmeyiz” manşetinin anlamı buydu işte.
Mustafa Karaalioğlu, Mehmet Ocaktan ve Yusuf Ziya Cömert, üçüyle de çalıştım, üzerimde emekleri var, teşekkürü borç bilirim. İnanıyorum inşasında gazeteci olarak büyük emekleri olan ‘yeni Türkiye’ için çalışmaya devam edecekler; daha yürünecek çok yol var...
Elif’e ve İbrahim’e dair
Elif Çakır tek başına bir tabur gazeteci kadar iş yaptı. Paralel yapıya karşı verdiği mücadele dolayısıyla hakkında yapılan tezviratın ve açılan davanın haddi hesabı yoktu. Son yazısını “Konuya devam inşallah...” diyerek bitirmişti. Umarın en yakın zamanda bıraktığı yerden yeniden başlar.
İbrahim Kiras’a gelince; Gerçek Hayat’tan beri tanıdığım, hem mesleki ehliyetine, hem entelektüel birikimi ve duruşuna hayranlık duyduğum bir dost benim için. Gazeteye geldiğimde onu göremeyecek olma fikrine alışmakta çok zorlanacağım.
Allah yolunuzu açık etsin.