Ülkesini kan ve zulüm üstüne kurulu bir rejimle yöneten diktatörlerden, 20. yüzyılın son çeyreğine kadar bolca vardı, hala da var.
Bu liderlerin yol açtığı felaketler, halklarına çektirdikleri acılar, yüzyıla yayılan bir zaman içinde, kitlesel bir nefretin yayılmasına yol açtı ve toplumun hafızasında ağır travmalar oluşturdu.
Türkiye 1950’lerden bu yana, darbe dönemleri hariç hiçbir zaman bir diktatör tarafından yönetilmedi. Bu zaman içinde gelip geçen liderlerin bazılarını halk çok sevdi.
Demirel’i, Ecevit’i, Erbakan’ı bu halkın çoğunluğa yakın kısmı sevmemiş ve oy vermemiş olsa da, bu liderler hiçbir zaman ancak derin bir nefret ve öfkeyle açıklanabilecek bir siyasi mücadelenin hedefi haline gelmediler.
Özal’ın zaman zaman askeri vesayete karşı gösterdiği itirazlardan ve Türkiye’yi dünyaya entegre etme mücadelesinden; ulusalcılar, askerler, devlet bürokrasisi hiç haz etmedi ama yine de, Özal nefret edilen bir lider olmadı ve galiba Kürt sorununu çözebileceğine inanması, onun hayatına mal oldu.
***
Lafı şuraya getirmek istiyorum:
Üç dönem seçimi kazanarak iktidara gelmiş bir Başbakan’a karşı, kitlesel ve yaygın bir nefretin görülebildiği tek ülke, belki de Türkiye’dir.
Peki neden?
Başbakan bu nefreti hak etmek için ne yaptı?
Yakın ve uzak tarih içinde büyük acılara sebep olmuş hangi katliamdan sorumlu tutulabilir?
Cumhuriyet döneminde kurulan idam sehpalarından, Dersim’den, son Kürt isyanından, Diyarbakır cezaevinden, JİTEM’in işlediği cinayetlerden, askeri vesayetin yıllarca siyasi hayata egemen olmasından sorumlu olan bu Başbakan mıdır?
Neden hiç hak etmediği halde, Başbakan Erdoğan bütün dünyaya bir diktatör olarak gösterilmek isteniyor?
Kürt savaşını ve askeri vesayeti bitiren lider olarak tarihe geçecek olan birine reva görülen bu davranışın sebebi nedir?
Erdoğan’ı diktatör ilan etmek, gece gündüz bu fikri tedavülde tutmak, ona oy veren milyonlarca seçmene hakaret ve saygısızlık sayılmaz mı?
İçerde ve dışarıda Erdoğan hükümetine karşı yürütülen mücadelenin hedefinde neden hükümet değil de daha çok Erdoğan var?
Yoksa Erdoğan’sız bir AK Parti’nin işe yaramayacağı, ve fazla dayanamayacağı mı düşünülüyor?
‘Erdoğan bir diktatördür ve Türkiye bir diktatörün elinde inim inim inliyor!’
Yurt içinde ve yurt dışında medyayı haber ajanslarını kullanıyorlar ve dünyaya bu fikri yaymaya çalışıyorlar.
Sokağa herhangi bir taleple çıkmış insanların üstüne orantısız şiddet uygulamalarıyla gitmek her ülkede eleştiri konusu olur ve kınanır.
Ama sokakları teslim almak ve insanların gece ve gündüz yaşam tarzlarına fiili müdahalede bulunmak yoluyla, toplumun içine öfke ve nefret yayarak, bir Başbakan’ı iktidarı bırakmaya davet etmek, olmadı, hak edilmemiş siyasi bir ortaklığa mecbur etmek, demokrasi filan değildir.
***
Seçimlerden başarıyla çıkmak demokrasinin tek şartı olmayabilir; ama son on yılda girilip çıkılan seçimlerden hiçbirini kazanamayarak iktidar talep etmek, bu uğurda girişilen başarısız darbe planlarının ve kanlı eylemlerin, cinayetlerin bir sonucu olarak hapishaneleri doldurmak, iktidar talebini ‘Mustafa Kemal’in askeri ve ‘cumhuriyetin yegane sahibi olmanın’ karşılığı olarak ödenmesi gereken bir hak bir diyet gibi görmek, bu diyeti halk size ödemeye yanaşmayınca da, siyasi istikbalinizi ‘devrim ve cumhuriyet için’ hayatını feda etmeye hazır’ liseli ve üniversiteli çocukların fedakarlığına ve cesaretine bağlamak, demokratik bir tutum olmadığı gibi, ahlaki de değildir.
Erdoğan üslubuna özen gösterebilir, akil insanlar projesinde olduğu gibi, aydınların, sivil toplumun, çevrecilerin sesine daha fazla kulak verebilir.
Mesele buysa tabi..
Türkiye’yi inandırmak çok zor, fakat Erdoğan’ı uluslararası kamuoyuna, psikolojik harekat yöntemleriyle bir diktatör olarak sunmaya çalışmanın da bir gün gelir cılkı çıkar nasılsa.
Ama benim bildiğim Başbakan Erdoğan hak edilmemiş bir siyasi ortaklığı kabul etmez ve ona duyulan güveni boşa çıkarmaz.
Muhalefetin onu sandıkta yenebilmek için başka çareler düşünmesi gerekir.
Mesela ‘Milli Çatının’ bileşenleri, Perinçekçiler, Demirel, Cindoruk ve diğerleri CHP’ye girip politika yapabilirler böyle bir tercih ‘ulusal bir heyecan’ yaratabilir, neden denemiyorlar?
Gençleri sokağa dökmek yerine bu daha meşru ve daha siyasi bir yol sayılmaz mı dersiniz?