14 milyon vatandaşımızı etkileyen büyük depremin sonuçları, yoğun kış şartlarında daha da ağırlaştı.
Vefat edenleri geri getirmek elbette mümkün değil ama kurtulan kardeşlerimiz için yapılması gereken o kadar çok şey var ki...
Yaralar tamamen sarılıncaya kadar tek önceliğimiz bu felâket olmalı. Sadece devlet değil; "insan"a saygısı olan herkes bu "gönül seferberliği"nde yerini almalı.
En çok iş düşecek meslek grubu ise gazetecilerdir. Çünkü medya, bölgede bir "ayna" fonksiyonu görecek ve eksiklerin giderilmesine büyük katkı sağlayacaktır.
Bu bakımdan, dürüst ve samimi meslektaşlarımızın, aksaklıkları dile getirmesine kimse kızmamalı, gereğini yapmalıdır. "Bölgede seyyar tuvalet ihtiyacı var, hijyen problemi sürüyor, salgın hastalık riski artıyor" gibi uyarılar çok değerlidir.
Biz de Star gazetesi olarak, yara sarma çabalarına katkı sağlamayı, boynumuzun borcu biliyoruz. Ama maalesef, sıcak gelişmeler dışındaki bütün yayınlarımız, "yalanlara verilen cevaplar"dan oluşuyor.
Sadece biz mi?
Cumhurbaşkanı'ndan, yardımcısına; bakanlara ve bürokratlara kadar bütün devlet yönetimi, canhıraş bir mücadelenin sürdürüldüğü şu en kritik günlerde, enerjisinin ve zamanının büyük bir kısmını bu yalanlara harcamaktadır.
Dezenformasyonla Mücadele Merkezi'nin "düzeltme"leri, ciltler dolusu ansiklopedi hacmindedir.
BU FELÂKETİ BİLE KULLANIYORLAR
20 yıldır, "kaliteli muhalefet" yaparak "alternatif" olmayı beceremediği için her şeyi istismar kolaylığına savrulan müflis siyasetçiler, siyaseti-seçimi düşünmenin bile çok ayıp olduğu bir dönemde, bu büyük felâketi de, siyaset için kullanacak kadar bayağılaştı.
Bendeniz, bunları milletimize havale ederek, meslektaşlarımızın tutumu üzerinde durmak istiyorum.
Biz, "Yanlış haber, yemekteki taş gibidir. Ama yine de olabilir; düzeltilir. Ancak, 'yalan haber', gazetecinin yapabileceği bir şey değildir" diye öğrendik.
Oysa son yıllarda, "yalan haber ve iftira" üzerine kurulu bir "gazetecilik(!)" tipi oluştu. "Erdoğan karşıtlığı" perdesi altında kurulan "öfke cephesi", bazı meslektaşlarımızın vicdanına ipotek koydu.
Daha da vahimi, bu enfeksiyonlu tipler, bu büyük felâketi bile "algı" malzemesi yapmaktan çekinmedi!
Organize yürütülen farklı operasyonlar; "Bu felaketin sebebi tek adam yönetimidir" algısı için kurgulanıyor. Hatta bu konuda o kadar istekliler ki, gazeteci olduğunu iddia eden bir müfteri, "Enkaz başındaki kurtarma ekibi, yukarıdan emir gelmeyince işe başlayamıyor" diyecek kadar alçalıyor.
İNCE İNCE FİTNE İŞLİYORLAR
Depremden kısa süre sonra 25 bin askerimiz sahaya indiği halde, "Asker çağırılmadı" yalanı ısrarla sürdürülüyor. Bir "gazeteci", bunu desteklemek için "Afganlılar, enkazdan çıkardığı kadının kolunu keserek bileziğini çaldı" diyor ve bu iddiasını "Öyle söylüyorlar" şeklinde ispat ediyor!
Bu yetmiyor, birkaç vicdansızın soygun ve hırsızlık teşebbüsü, "Bölgede güvenlik problemi had safhada, marketler ve tırlar yağmalanıyor" şeklinde ayyuka çıkarılarak, "Yeni sistem yüzünden askere görev vermiyorlar, güvenlik yerde sürünüyor" algısı besleniyor. (Bu arada yargıya teslim edilmesi gereken bu sanıkların ağzı burnunu kanatılarak sosyal medyaya servis edilmesini de kınıyorum; incelenmesi gerektiğini düşünüyorum.)
Yetkililerin açıklamalarını hiç duymayan(!) TV kanalları, "Bölgede güvenlik yok, çünkü devlet yok" yalanını devam ettirirken, bir istismar siyasetçisi, "Suriye'den Hatay'a mülteci akını var" şeklinde, yeni bir operasyon daha başlatıyor.
Aynı mecralar, (Cumhurbaşkanlığı'ndan Dışişleri Bakanlığı'na ve sınırdaki komutanlara kadar herkes yalanladığı halde) bu yalana da abanıyor. Hatay'daki bir "gazeteci"leri ise, "Dışarıdan gelmese bile içerideki Suriyeliler buraya akın eder" diyerek, merkezî operasyona destek veriyor.
Tam bu ortamda, "milliyetçi" bir parti lideri, "Hatay'da mülk satışına dikkat edilsin" diyor! Bu "eski" siyasetçi, Hatay'da yabancıya mülk satışının 1980 yılından bu yana yasak olduğu bilmiyor mu zannediyorsunuz?
Daha neler neler...
MİLLETİMİZ UYANIK OLMASAYDI, DAHA BÜYÜK FELAKET OLACAKTI
Bu organize yalanların, depremzedelere hiçbir faydası yok.
Ama başka bir şey var...
Hatırlıyor musunuz; yine bu öfke küpü gazetecilerden(!) biri, "Büyük bir felâket olmadıkça Erdoğan'dan kurtulamayız" demişti.
Mağduriyet arttıkça hassasiyet de artar ve "makuliyet"i kaybeden insanlar, ne telkin edilirse onu yapar. İşte bu çirkin çabaların asıl amacı da, insanları öfkelendirerek iğrenç emellerine alet etmektir.
Şayet bu kardeşlerimiz, bu kadar büyük acı ve mağduriyete rağmen, büyük bir erdem sergileyerek devletinin yanında yer almasaydı, bu illerimizde, dışarıdan içeriden yürütülen bu aşağılık tahriklerle çoktan "isyan" başlatılmıştı!
Zaten, bu bölgenin tutkunu(!) ABD Başkanı George W. Bush'un adını taşıyan "Uçak Gemisi" de hemen yola çıkmıştı...