Salı günü Şampiyonalar Ligi maçım var diye, adam dinlendir... Genelde kadroya girmeyen; girseler de verimli olamayan Alvaro Negredo ve Lens’i, “Ayıp oluyor, adamlar azıcık oynasın” diye acıyarak ilk onbire al... Sakatlıktan yeni çıkmış, ama oynamaya hazır Adriano’yu hala nekahat devresinde tut... Haftalardır oynayamadığı halde, “Ben sakat değilim” diye medyaya ağlaşan Gökhan Gönül’ün çenesini kapatmak için, sahaya sür... Belli ki; Şenol hoca Gençlerbirliği maçını (Daha oynanmadan) kayıp hanesine yazmış bile...
Beşiktaş sahaya çıktı; sanırsın ki hepsi yere çömelip sıra gecesi yapacak... Hareket yok, çünkü derman yok... Pozisyon yok, çünkü atak yok... Şut yok, çünkü gelen yok...
10-15 tane YOK’u böyle bir araya getirsen, bunların toplamından bir tane bile VAR çıkmaz.
***
Beşiktaş böyle de, G.Birliği çok mu şahaneydi de golünü attı. Hayır... Özellikle ilk yarı; uyuz, sıkıcı ve ağır bir maçtı. Evsahibi takım; iki kötünün az daha iyi olan tarafıydı.
Türkiye’de üst üste iki sezon şampiyon olmuş bir takım düşünün ki; bir maçın koca ilk yarısını sıfır etkinlikle bitirmiş olsun...
İkinci yarıda acaba neler olacak diye beklerken; oyuna alınan Ryan Babel daha 3’üncü dakikasında kırmızı kart görmesin mi?
Kararın haklılığını tartışmıyorum bile... O ayak öyle kalkar, Babel öyle sırta vurursa; hakem iki de tokat atmadığı için şükretsin.
***
Pepe iyi-güzel, kariyeri ve karizması harika da; savunmadan top çıkarması, felaket ötesi bir şey... En yakınındakine yan ya da geri pas atması dışında, zeka ürünü hiçbir girişimi yoktu...
Ricardo Quaresma’nın katılımı oyuna belli bir akım/debi/hareketlilik kazandırdı ama; kötü geçen günü aklamaya yetmedi.
Monaco el oğuşturuyor olmalı!