Maç başladığında görülen tabloya göre... Ne Beşiktaş, ne G.Saray ne de Trabzon; dün gece F,Bahçe'nin sahip olduğu hırs, tempo ve baskı gücüne sahip değildi. Sarı-lacivertliler; hakemin düdüğü ile birlikte, "Haydi Allah rast getire" mehter marşı eşliğinde sanki fetih seferine başladı. Periyodik ikişer dakika aralıklarla, 14. dakikaya kadar 6 etkili pozisyon buldu. İstisnasız, hepsi gol olabilirdi. İvesa, hiçbirini gümrükten geçirmedi.
İşin tuhafı; F.Bahçe'ye göre çok az sayıda atak fırsatı bulan Elazığ da, az ama öz sokuluşlarında etkili oluyordu. Hatta birinde tam golü yakalayacakken; bu kez Volkan, karşı kaledeki İvesa'ya nazire yaptı. Her iki eldiven de başarılıydı. Maç bu şekilde seyir zevki veren bir kıvama erişti.
Ama zaman geçip bir türlü gol gelmeyince, F.Bahçe'nin biraz canı sıkıldı. O kabarık iştahı kaçmıştı... Bu yumuşama, Elazığ'a önce dengeyi sağlama fırsatı, sonra da kafa tutma cesareti verdi. Bu yüzden Onur'un golü de, pek sürpriz sayılmazdı.
***
Biz gol sürpriz değildi dedik ama; ikinci yarı başladığında görüldü ki, F.Bahçe üzerinde belli ki şok etkisi yaratmıştı. Çünkü ilk yarıdaki kendine güvenli hali artık yoktu. Elazığ daha baskındı.
Çaresizliğe düşüş takımı sinirlendirdi. Cristian'nın bu sinirle yerdeyken rakibine attığı gizli tekme; yan hakemin gözünden kaçmayınca, haklı bir kırmızı kart geldi. Gerçi atılan tekmenin yaralayıcı veya sakatlayıcı bir şiddeti yoktu ama; kural "Hafif tekme-Sert tekme; ayırımı yapmıyor. Bu yüzden "Ağır karardı" diyemezsin.
***
Anlayacağınız, F.Bahçe'de işler tersine dönmüştü... Takımı ve oyun şablonunu birbirine ekleyen bağlar koptu. Skorun altından kalkma çabaları, panik duygusunun hakim unsur olması yüzünden verimsizleşti. Ancak beraberliği sağladı.
Maçta herhangi bir dalgalanma yaşamayan Elazığ; son haftalardaki yükselişinin rastlantı olmadığını gösterdi. Temiz ve anlaşılır bir futbol sergiledi.