Demokrasimizin sorununu olarak dağdaki çobanın oyu ile şehirdeki efendisinin oyunu tartışıyoruz. Köle ile efendinin aklı/fikri ve kullandığı oy hiç aynı olabilir mi?
Berat Özipek İstanbul Barosu seçimleri üzerinden güzel bir örnek veriyor: “İstanbul Barosu seçimlerinde adil yargılama hakkını Ergenekon sanıkları için hararetle savunan ama Kürtçe savunma hakkına karşı çıkan ve başörtülü avukatların mesleğini yapmasını engelleyen eski yönetim, baro seçimlerinde ezici bir çoğunlukla galip çıktı” diyor.
Özetle diyebilirim ki şehirdeki efendiler pek özgürlükçü olmuyormuş. Efendilerden özgürlük, demokratik açılım beklemek bir hayalmiş.
Lakin bir başka kilitlenme noktasına Tarhan Erdem dikkat çekiyor. “Demokrasimizde tıkanma yaşanıyor” diyerek açıklıyor: “Demokrasimiz, kişilerin yaşadığı sıkıntıları biriktiriyor, sorunlar büyüyüp kurumsallaşıyor.”
Ve Tarhan Erdem sıkışıklık ve tıkanıklık üzerine “darbe olur mu” diye soruyor.
****
Bugün siyaseti, yani siyasetçi davranışını bilemem ama ekonomi alanında çok ciddi tıkanmalar yaşandığı aşikar.
Ekonomik tıkanıklık o kadar aşikar ki en demokratik ülkelerin bile sokakları göstericilerle dolup taşıyor. Boykotlar, sisteme isyanlar, seçilmiş liderlere karşı ayaklanmalar, toplu grevler almış başını gidiyor.
O kadar ilginç ki;
Avrupalılar daha bir yıl bile dolmadan 'demokratik seçim sistemi ile' kendi seçtiklerine isyan ediyorlar.
Dikkat ediniz!
Bu ülkeler örnek aldığımız en demokratik batı ülkeleridir.
****
Sistemsel bir tıkanıklık olduğu aşikar. Lakin bu tıkanıklığa tespit ve teşhis konulabildiğini de pek sanmıyorum.
Maalesef ülkemizde de gerçek sorunlar tartışıl(a)mıyor.
Bugün Suriye isyanlarını özgürlük talebine bağlıyoruz da (ölümlerden öncesini) batı isyanlarını neden bir yere bağlamıyor ve görmezden geliyoruz. Evet, en demokratik batı ülkelerinin sokakları neden doluyor?
-Adamların gelir seviyesi bizden çok çok yukarıda.
-Adamların gelir dağılımı bizden çok çok daha iyi.
-Adamların çalışma şartları bizden çok çok daha sağlıklı.
-Adamların hayat garantileri, ömürleri de bizden çok daha uzun.
Ama, o adamlar çözümü ileri demokratik seçim sisteminde aramıyorlar da; çözümü sokaklara dökülerek arıyorlar.
Batıya bakınca demokrasilerin tıkanmış olduğunu söyleyebiliriz.
Eve, batı bize demokrasinin tıkandığını gösteriyor.
Tarhan Erdem’in savunduğunun tersi bir durum; çok demokratik seçimler bile bu tıkanıklığı aşamıyor.
Halk sokaklara inmeye devam ediyor.
O zaman sorun nerede?
****
İşte sorun tam da dağdaki çobanın oyunda yatıyor. Avrupalılar veya gelişmiş batı ülkelerindeki ileri demokrasiler dağdaki çobanın oyunu sahaya indiremiyor.
Açıklayalım:
Bugün küresel ekonomik sistem tıkanıklık yaşıyor. Yıllarca ücretli kesimin geliri azaldı. Aynı ücretli kesim bankaların elinde gelecekleri ipoteklenmiş durumda yaşıyor.
Yani, mali esaret durumu.
Siyasal esaret belki yok ama, batıda mali esaret oranı çok yüksek.
Eskiden de kredi vardı ama iş güvenliği de yüksekti. "Yani yarın işimi kaybedeceğim korkusu" ile kredileşme oranı birlikte arttı. İşimi kaybedersem kredimi nasıl öderim korkusu birlikte gelişti.
Ve mali esaret duygusu topluma hakim oldu.
Bu konuda Haşmet Babaoğlu güzel bir yazı yazdı. Bir arkadaşı aynen şunu söylüyormuş: “Bankalar sağolsun, evim barkım, arabam var. Ama yemin ediyorum, huzurum kaçtı.”
İkinci örnek Prof. Dr. Eser Karakaş veriyor. ‘Gece programları’ başlıklı yazısında diyor ki “Bu gece proğramlarında konuşulanlara bakınca bırakın şirinliği, korku filimlerine benziyorlar.Kulüp başkanları, futbol simsarları, menejerler demiyorum, şike iddiaları gırla gidiyor. Böyle futbol olmaz, oynanmaz. Böyle büyük kulüplerden hayır gelmez.”
Evet; Eser Hocanın dediği gibi hayır gelmiyor da.
****
Şimdi konuyu bütünleştirip bağlayalım.
Bugün, demokrasiler ve siyasetçiler bir çıkmaz noktasında. Sistemin gücü sermayedar şehirli efendilerin elinde. Onların eğilimleri ve/veya çıkarları dağdaki çobanın, fabrikadaki işçinin önüne geçmiş durumda.
Bilgi kanalları tıkandı.
Medya dahil sistem sermaye üzerinden yürüyor. Liderler ve medya makro büyüklüklerle yetinip; işverenlerle avunuyor.
Sistemsel görmezlik tıpkı bizim futbol piyasamız gibi şekillenmiş. Bankalar ne yapıyor, milletin parası nasıl gasp ediliyor, borsalarda kim kazanıyor, haksızlıklar, yolsuzluklar had safhada. Vergisel adaletsizlik ise artarak sürüyor.
Vs vs vs.
İşin garibi bu sistem kanuni-zaruri bir düzenmiş gibi halka sunuluyor.
Batı, siyasal tıkanıklık ile sokaklara dökülmüyor. Ekonomik tıkanıklık sebebi birinci sırada ve demokrasiler bu tıkanıklığı çözemiyor.
Biz ise maalesef bunu tartışmıyoruz.
İşimiz gücümüz siyasiler ve siyasetin çıkmaz sokaklarında geziniyoruz.
Siyasi vesayet kisvesi altında ekonomik vesayeti yutturuyoruz.
Dağdaki çobanın oyunu tartışıyoruz ama,
şehirdeki efendinin esaretini aşamıyoruz.