‘Sen istediğin kadar örgütü kötüleyen yazılar yaz, benim de niyetim de bir gün çocuğumu dağa göndermek var’
Yukarıdaki ifadeler ‘Sıcak okullardan soğuk dağlarda kaybolan hayatlar’ adlı yazımdan sonra sahte bir hesaptan gelen mesaj.
"Anne kucağından, ölüm yolculuğuna" isimli bir rapor, istihbarat birimlerince hazırlanmış, tam otuz beş sayfadan oluşuyor. Rapor PKK'da 'çocuk terörist' gerçeğini tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor. Rapora göre PKK, okullarda, sokaklarda, park ve internet cafelerde ağına düşürdüğü çocukları şehir eylemlerinde kullanıyor. "Yakalanırsanız zindanlarda çürürsünüz. Sizin yüzünüzden aileniz de yok olur" ve "Senden kısa zamanda büyük bir gerilla olur" diye hayali kahramanlık destanları anlatılan çocuklar daha sonra örgütün dağ kadrosuna alınıyor. Rapora göre örgütte bulunan çocuk yaştaki teröristlerin yaşamı ortalama 4-6 yıl sürüyor.
Kürt vatandaşlarımızın çocuklarının dağa çıkmasına karşı olduğunu düşündüğümüz bu zaman diliminde çocuklarının dağa gitmesini isteyen ailelerin olduğunu düşünmek üzücü bir durum. Ama Kürt vatandaşlarımızda genel olarak böyle bir niyetin hâkim olduğunu söylemek de çok zor.
Raporda, teslim olan teröristlerin çocuk teröristler hakkındaki ifadeleri de yer alıyor.
"15 yaşındaki Zilan tecavüze uğrayınca kendini kayadan attı. Bir mağarada 100 çocuk kalıyordu."
"Suriye'den katılan çocukları Irak'taki kamplara, yolu öğrenip kaçmasın diye gece getiriyorlar."
"Başkaleli Perihan, 3 ay sonra kazanla yağı eritip kafasından aşağıya döküp intihar etti. Sonradan örgendim ki nöbette uyurken yakalayan örgüt üyesi ona tecavüz etmiş."
"Mağaraya ilaç istemeye gitti. Bir daha dönmedi. 'Şikâyet etmek yok' diye vurup öldürmüşler." (S. Arslan-Sabah/2013)
2006 verilerine göre PKK’nın militan sayısı yedi bin civarında ve bu sayının yaklaşık % 30’unu yabancı militanlar oluşturuyor. Dikkat çeken bir husus örgüt içinde Rus olan militanların oranı % 15, AB ülkelerinden katılanların oranı ise % 5 civarında. Örgütün profili incelendiğinde Hristiyan Ermeniler, Ruslar, Avrupa ülkelerinden gelenler, İranlı Zerdüştler, Iraklı Yezidiler, Süryaniler ve Suriyelilerin yer aldığı görülüyor.
Suriye’de Esad rejimi tarafından vatandaşlık cüzdanı yerine Kırmızı (ecnebi) kartlar verilen Kürtlerin sayısı Alman Parlamentosunun bir araştırmasına göre 225 bin civarında. Bu kesim PKK’nın tabanını oluşturan önemli bir kaynak. Ama kendi rejimlerinden ziyade Türkiye’ye karşı eylemler gerçekleştiren bir yapının içinde neden yer aldıklarını sorgulamıyorlar veya da sorgulatmıyorlar. Aynı durum İran içinde geçerli. Her yıl birçok Kürt vatandaşının asıldığı İran’da PJAK’ın faaliyetlerini askıya alması ve Türkiye’ye karşı hasmane duygularını diri tutması da manidar.
Bu durumda çocuklarının dağa çıkmasını destekleyen aileler varsa düşünmeleri gereken en önemli nokta Türkiye şartlarında evlatlarınızın dağa çıkmasına yol açacak ne gibi gerekçelerin olduğudur? Bu gerekçelerin haklılık payının gerçekçi bir şekilde değerlendirmeye tabi tutulması gerekmektedir.
Akşam Gazetesi'nin 1 Eylül 2013 tarihli haberinde, PKK’nın içinde yüz civarında Hollanda, İsveç, Norveç, Yunanistan ve Alman uyruklu insanların yer aldığı istihbarat raporlarına göre belirtiliyor. Bu yabancı militanların Türkiye ve Suriye’den katılan elemanlar gibi tabanı mı oluşturuyor; yoksa eğitim veya istihbarat amaçlı olarak mı örgütün içinde yer alıyorlar? Örgüte yaptıkları katkılar neler?
Bu sorunun cevabını 11.08.2015 tarihli Vahdet gazetesinde çıkan bir haberle ele alalım.
‘B. Amen isim bir şahıs, Türklerin Kürtlere soykırım yaptığını öne sürerek Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin harekete geçmesi amacıyla imza kampanyası başlattı. Kendisine Kuzey Iraklı bir çocuk süsü vermesine rağmen Yahudi olduğu düşünülen B. Amen, kampanyasının sayfasında ise Esad’ın kimyasal silahlarla katlettiği Suriyeli çocukların resimlerini kullandı. İddialarına dayanak olarak İstanbul’da sözde gazetecilik yapan Thomas S. isimli bir şahsın servis ettiği yalan yanlış bilgileri ortaya koydu.’
Gençleri dağa çıkışını hızlandırmak amacıyla özellikle 2007’den sonra sosyal medya hesaplarını iyi kullanan ve görünürde Kürt vatandaşı olarak kendini lanse eden binlerce sosyal medya hesabının varlığı malum. Kendi ülkesine karşı yabancılaştırma faaliyetlerine başka ülke vatandaşlarının yaptığı algı operasyonları ile katılan çocukların sonradan yaşadığı pişmanlığın bazen telafisi olmayabiliyor. Bu durumu iyi bilen Perinaz Yaman ‘Artık yeter’ diye yaptığı barış çağrısında ‘Daha ne kadar acı çekeceğiz, daha ne kadar 16-20 yaşındaki evlatlarımızı toprağa vereceğiz?’ diye haklı olarak soruyor.
S. K, 11 yaşında dağa çıkmış ve iki yıl sonra Hakkâri’de örgütün elinden kaçarak teslim olmuş. İfadesinde babaannesinin kendisine dağa çıkmadan önce söylediği sözü örgütün içindeyken hep hatırladığını söylüyor. Günümüz Türkiye şartlarında dağa çıkmanın hiçbir haklı gerekçesi yokken bunu destekleyen ailelerin hiç aklından çıkarmaması gereken bir babaanne tavsiyesi ile yazımızı bitirelim,‘Yavrum, dağa çıkma ömrün az olur.’