Son yapılan bilimsel çalışmalar kandaki D vitamini seviyesi düşüklüğü ile diyabet gelişimi riski, kanser, kalp ve enfeksiyon hastalıkları arasında doğrudan bir ilişki olduğunu ortaya koydu.
D vitamininin vücutta kalsiyum dengesinin düzenlenmesinde ve kemik sağlığının korunması ve kemik hastalıklarının önlenmesinde oynadığı rol hep gündemde tutulmuştur. Ancak son yıllarda yapılan bilimsel çalışmalarda D vitamininin çok önemli bazı hastalıkların gelişiminin önlenmesi ve tedavisinde yararlı olabileceğini ortaya koymaktadır. Söz konusu hastalıklar arasında kanserlerin önlenmesi, yüksek tansiyon gibi kalp ve damar hastalıklarının tedavisi, tüberküloz ve diğer bazı enfeksiyon hastalıkların tedavisi ve şeker hastalığı gelişiminin önlenmesi ve tedavisi gibi insan sağlığı bakımından çok önemli hastalıklar dikkati çekmektedir.
Ufak çaplı klinik çalışmalarda kısa süreli D vitamini uygulanmasının tüm bireylerde olmasa da bazılarında insülin sekresyonunu artırdığı gözlenmiştir. D vitamininin insülinin etkisi üzerinde iki şekilde gerçekleşmektedir: İnsülin salgılanmasını uyarıp glikozun hücre içine taşınmasını sağlayarak doğrudan bir şekilde ya da hücre dışındaki kalsiyumun hücre zarları boyunca hücre içine geçmesini sağlayarak dolaylı bir etkisi bulunmaktadır.
BİRÇOK HASTALIKLA İLİŞKİLİ
Kapsamlı saha çalışmaların sonuçları yorumlandığında kan serumunda 25-hidroksi D vitamini seviyesi düşüklüğü ile kalp hastalıkları, kanserler, enfeksiyon hastalıkları ve diyabet gelişimi riski arasında doğrudan bir ilişki tespit edilmiştir. 25-hidroksi D vitamini vücuttaki D vitamini seviyesinin belirlenmesinde yararlanılan bir D vitamini prekürsörüdür.
Ancak kadınlarda, yaşlılarda ve bazı ırklarda 25-hidroksi D vitamini seviyesinin düşüklüğü daha sık olarak görülmekte ve ayrıca şişmanlık, kapalı yerlerde çok fazla kalmak, yeterli derecede egzersiz yapmamak ya da bir hastalık durumu gibi etkenlerin bir sonucu olması da muhtemeldir.
Normal glikoz seviyesine sahip 65 yaş üzerinde 221 gönüllüde 700 ünite D3 vitamini ve 500 miligram kalsiyumun (kalsiyum sitrat halinde) birlikte uygulanması ile glisemi ve insülin direncinde herhangi bir değişim görülmemiştir. Ancak açlık kan şekeri yüksek olan kişilerde aynı karışımın (700 ünite D3 vitamini ve 500 miligram kalsiyum) uygulanması ile boş ilaç verilen grubuna oranla açlık kan şekeri ve insülin direncinde artışın belirgin bir şekilde düşürülebildiği bildirilmektedir. Bu konuda halihazırda yürütülmekte olan klinik çalışmaların sonuçları alındığında daha net bir değerlendirmesi yapılması mümkün olabilecektir.
ÖNCE VÜCUTTAKİ SEVİYESİ ÖLÇÜLMELİ
2011 yılında başlatılan ve halen sürdürülmekte olan kapsamlı uygulamalarda D vitamininin kanser, kalp-damar hastalıkları, enfeksiyon ve kırıklar üzerindeki etkisi araştırılıyor. ABD’de yapılan bir çalışmada 50 yaş üzerindeki 20 bin gönüllü, Yeni Zelanda’daki çalışmada ise yine 50 yaş üzerinde 5 bin 100 gönüllü izleniyor. 2017 yılında tamamlanması planlanan her iki çalışmanın sonuçları D vitamini uygulamalarına çok farklı boyut kazandıracağı kesin.
Sonuç olarak insan sağlığı bakımından diğer önemli katkıları göz önüne alındığında D vitamini uygulamasının yararlı olabileceğini düşünüyorum. Tabii öncelikle 25-hidroksi D vitamini seviyesini ölçtürerek vücudumuzdaki oranını belirlemekle işe başlanmalı. Yetkin sağlık kurumlarınca en düşük seviyenin 20-30 nanogram/mL; ancak bilimsel araştırmaların sonuçları değerlendirildiğinde bu seviyenin 60-80 nanogram/mL civarında olması öngörülüyor. 25-hidroksi D vitamini seviyesinin 100 nanogram/mL’ın üzerinde olmasının ise olumsuz sonuçlar yaratabileceği bildiriliyor.