Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu'nun dağıttığı iddia edilen paralarla CHP Genel Başkanı oldu. Şimdi de İmamoğlu'nun yolsuzluk soruşturması dolayısıyla oluşan tutukluluk durumunu fırsata çevirerek, şaibeli genel başkanlığını temize çekmiş oldu. Tek aday olarak girdiği 21. Olağanüstü Kurultay'dan geçerli oyların tamamını alarak, İmamoğlu'nun vesayetinden kurtulduğunu umuyor olabilir. Ekrem İmamoğlu'na "ölümüne" sahip çıkarak liderlik kariyerini pekiştiriyor. Zaten başka türlüsü sırıtırdı.
CHP ile ilgili iki adli süreç hâlen devam ediyor. Biri, Ekrem İmamoğlu'nun başını çektiği örgütlü yolsuzluk ve terör davası. Diğeri ise İmamoğlu'nun parayla, soğuk cüzdanla, daire ve telefon gibi hediyelerle delegelerin iradesini satın aldığı ve bu yolla kasım ayında gerçekleşen olağan kurultayda Kemal Kılıçdaroğlu karşısında Özgür Özel'in kazanmasına etki ettiği iddiasını konu alan dava.
CHP delegelerinin şikâyet ve ifadeleriyle şekillenen bu dosyadaki iddialar sabit görülürse, Özgür Özel'in genel başkan seçildiği kurultayın iptali söz konusu olabilir. Geçersiz bir kurultayla seçilen genel başkanın meşruiyeti tartışılır hâle gelecektir. Böyle bir durumda, o genel başkanın partiyi olağanüstü kurultaya taşıması da doğal olarak şaibeli olacaktır. Yani Kasım Kurultayı'nın iptali, zincirleme olarak dün gerçekleşen kurultayın da iptal edilmesine yol açabilir. Elbette dava neticelenmeden bunları kesin olarak bilemeyiz.
Kısacası, CHP'de daha pek çok "seyirlik" gelişmenin yaşanacağı anlaşılıyor.
Ama önce şu "cunta yönetimi" ifadesini bir kenara alalım. Kim cuntacı, kim değil, bir bakalım.
Darbeydi, muhtıraydı, cuntaydı... Nüanslara takılmadan söyleyelim: Türkiye demokrasi tarihinin tüm karanlık dönemlerinde, kara gecelerinde CHP'nin doğrudan ya da dolaylı imzası vardır. Önemli bir kısmına hepimizin yaşı yetiyor. Şahitleri hâlâ hayatta.
1960 dahil Cumhuriyet tarihinin "anlı şanlı" darbelerini "demokrasi bayramı" diye kutlayan; darbe anayasalarını "özgürlükçü anayasa" diye göklere çıkaran CHP değil mi?
Adnan Menderes ve arkadaşlarının asılmasından dahi müteessir olmayanların, bugün demokrasi adına kurdukları cümlelerin kıymeti harbiyesi olamaz.
Türkiye'de CHP'den gayrı cuntacı bir oluşum varsa, o da İsmet İnönü'yü yeterince Atatürkçü bulmayan Madanoğlu ve arkadaşlarınınkidir. Cumhuriyet tarihimizin en büyük lekesi, "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" diyerek Kemalizm'i darbe meşrulaştırıcısı hâline getiren CHP'nin ta kendisidir.
Tek parti döneminden sonra iktidar yüzü göremeyen CHP, kazanamadığı seçimlerin ardından her on yılda bir gerçekleşen darbeler aracılığıyla siyasette vesayet odağı olmayı başarmıştır.
Arkasından ağıtlar yaktıkları "Denizlerin" idam fermanlarında bile kendilerinin imzası vardır.
CHP'nin halkın kalbine giren tek lideri Bülent Ecevit olmuştur, onun da iki sebebi vardır, biri 1974 Kıbrıs Barış Harekatı'ndaki rolü, diğer de 1972 muhtırasına ve 1980 darbesine karşı çıkmış olmasıdır. Ancak 28 Şubat sürecinde Ecevit de klasik CHP refleksiyle hareket etmiş ve seçilmiş milletvekili Mevre Kavakçı'yı sırf başörtülü olduğu için Meclis'ten attırmıştır.
28 Şubat uygulamalarıyla tam bir apartheid rejimi kurmaya çalışanların tamamı CHP'nin asker, yargı, üniversite ve siyasetteki uzantılarıydı. CHP kendisi iktidarda olmayan muktedirlerin partisi oldu hep.
Başörtüsüyle tahsil görmek, çalışmak isteyen kadınlara had bildirmeye kalkarak toplumun büyük çoğunluğunu kendi "tek tip" modernizm anlayışlarıyla şekillendirmeye çalışanlar, "çağdaşlık" dedikleri deli gömleğinin uymadığı yerden toplumu kafa kol budamaya kalkanlar Özgür Özel'in kimi mevta kimi hala hayatta olan atalarıdır.
Cumhuriyet mitingleriyle topluma gözdağı verenler, e-muhtıralarda "sözde laik – özde laik" ayrımlarıyla aba altından cunta sopası gösterenler ve nihayet 15 Temmuz'daki kanlı darbe girişimine "tiyatro" diyenler, bugün utanmadan milletin seçtiği Cumhurbaşkanı Erdoğan'a "cunta yönetimi" benzetmesi yapabiliyor.
Bu milletin Özgür Özel gibilere söyleyeceği şey nettir:
Cuntacı size denir. Cuntacı sizin ceddinizdir.