Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, İbn Haldun Üniversitesi Külliyesi Açılış Töreni'ndeki konuşması hayatî önemdeydi.
Gündemin yoğunluğu ve malum CHP zihniyetinin saldırı ve saptırmaları ile bu konuşmanın hakkı verilemedi.
Hem CHP zihniyetinin elemanları, hem de ömürlerini, bu konuşmanın muhtevası için doldurmuş bazı zevat, Erdoğan düşmanlığı yüzünden o malûm zihniyetin korosuna katıldılar. Erdoğan’ın konuşmasından “fikrî iktidarımızı tesis edemedik” lâfını cımbızlayarak içlerindeki bütün kin ve nefreti döktüler.
Konuşmanın önemini özetleyeyim.
1. Biz kendi köklerimizi tamamen unutarak veya dışlayarak onun türevlerini esas kabul etmek suretiyle, iki asırdır kendimize yol ve yön bulmaya çalışıyoruz. Bir başka ifadeyle fikri bir buhranın içinde çırpınıyoruz. Hâlbuki siyasi bağımsızlığın da ekonomik bağımsızlığın da temelinde fikri bağımsızlık yatar.
2. Sonuçta, ülke ve millet olarak kendimizi kontrolsüz bir Batılılaşma fırtınasının içinde bulduk. Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesiller yetiştirmek için çıkılan yolun en sığından, en bayağısından, en çarpığından bir Batı taklitçiliğine dönüşmüş olması, Cumhuriyetimizin en büyük kaybıdır. Her dönemde elbette bu fikri sancıyı yaşayan, tartışmayı ve arayışı sürdürmeye çalışan dava insanları çıkmıştır. Ama bunların sesi ve üretimi, devlet gücünü de arkasına alan, kayıtsız şartsız Batıcılığı savunan zihniyetin faşist dayatmaları karşısında yetersiz kalmıştır.
3. Gerçek iktidarın, fikri iktidar olduğunu gayet iyi biliyoruz. Şahsen bu konuda kendimi biraz mahzun hissediyorum. Samimi bir muhasebe ile geçtiğimiz 18 yılda her alanda tarihi eserlere ve hizmetlere imza attığımızı, ama eğitim ve öğretimde, kültürde arzu ettiğimiz ilerlemeyi sağlayamadığımızı düşünüyorum.
Genç bir nüfusa sahibiz hamdolsun ama medeniyet tasavvurumuzu layıkıyla hayata geçiremiyoruz. Medyamız en modern altyapıya sahip ama bizim sesimizi ve nefesimizi yansıtmıyor. İlimde, sanatta, kültürde hep benzer sıkıntılarla karşı karşıyayız.
4. Fikrî iktidarı siyasi kadrolar değil ilim, sanat ve hikmet insanları inşa edecektir. Siyasi kadrolar, ancak onlara ihtiyaçları olan zemini hazırlayacaktır.
5. Bize lazım olan, ilhamını gelenekten alan yenilikçiliktir. Elbette dünyanın bilimde, teknolojide, kültürde, sanatta geldiği yeri toptan reddedecek, görmezden gelecek kadar gerçeklerden kopuk değiliz. Bizim derdimiz ve arayışımız başkadır. Dünyadaki hâkim fikrî anlayışın ve fiili düzenin sadece ardından giderek, kendimize çok daha ileri bir medeniyet inşa edemeyeceğimize inanıyoruz.
Türkiye, kuru kuruya Batıcılık saplantısı yanında, yine aynı kaynağın ürünü pek çok sapkın ideoloji ve akımın zehrine de maruz kalmış bir ülkedir.
Fikri iktidarımızı, kökü ve ruhu itibarıyla bize ait olmayan bir medeniyete kaptırmamızın sebebi, bu sapkın akımların önlerinin bilinçli bir şekilde açılmasıdır.
Özellikle medyanın etkisiyle aile dâhil geleneksel eğitim öğretim yapılarının gücü azalırken, yerine daha iyisi konulamamıştır. Evlatlarımızın zihin ve gönül dünyalarındaki boşluk da Batı merkezli popüler kültür ürünleriyle veya sapkın akımların hezeyanlarıyla doldurulmuştur. Bunun için önümüzdeki dönemde önceliğimizi, aileden başlayarak, eğitim öğretim hayatları boyunca evlatlarımızı hakkıyla yetiştirmek olarak değiştirmemiz şarttır. Bu değişim sıradan bir müfredat tadilatının ötesinde topyekûn bir eğitim öğretim reformunu gerektirir…
Yapılması gereken, kendi medeniyet birikimimize ve hedeflerine uygun nesiller yetiştirmektir.