Karadeniz’de bulunan doğalgaz rezervi konusunda siyasi mülahazalarla yürütülen tartışma klasik kutuplaşma ekseninde bir yere oturdu.
Sevinmek yerine üzülen, desteklemek yerine eleştiren, gurur duymak yerine gocunan bir anlayışın güçlü bir şekilde nüksetmesi yadırgatıcı bir noktaya geldi.
Hükümet icraatlarına, AK Parti politikalarına, devletin uygulamalarına karşı elbette herkesin aynı tepkiyi vermesi düşünülemez.
Muhaliflik zaviyesinden hayata bakış daha sorgulayıcı, daha şüpheci olabilir. Ancak her konuya bu zaviyeden bakmak, olup biten her şeyi olumsuzlamak ne kadar sağlıklı bir bakış açısı veya ruh halidir?
Ülkesini sevmek, devletin başarılarıyla gurur duymak, insanımızın kazanımlarıyla mutlu olmak muhalif olmanın olmaması gereken değil olması gereken bir özelliğidir.
Cumhuriyet ortaklık ruhuyla, milli birlik ve beraberlikle, duygudaş olmakla doğrudan alakalı bir kavramdır.
Cumhuriyetin içinde farklı görüşler, birbiriyle rekabet eden veya çatışan siyasi anlayışlar elbette olabilir. Ortak değer ve ideallere sahip olmak herkesin aynı yoldan, aynı hareketten, aynı siyasi zaviyeden olmasını gerektirmez. Ama millet olmanın da asgari müşterekleri vardır. Bunların başında ülkesi ve milleti için benzer duyguları beslemek gelir.
Duygudaşlığın kaybolması ortaklık zeminini, Cumhuriyetin temel eksenini yıpratır.
Türk inkılabının ve Cumhuriyet’in temel niteliklerinden birisi olarak ‘milli birlik ve beraberlik’ sayılır.
Bu nitelik, “iyi günde ve kötü günde millet olarak daima dayanışma içinde bulunmak, birbirine daima destek olmak” anlamına gelir. Bunun bir ayağı da ‘milli idealler’ ekseninde birleşebilmektir.
Anayasa’nın başlangıç bölümündeki şu paragraf milli sevinçten, milli iftihardan, milli gururdan bahseder:
“Topluca Türk vatandaşlarının milli gurur ve iftiharlarda, milli sevinç ve kederlerde, milli varlığa karşı hak ve ödevlerde, nimet ve külfetlerde ve millet hayatının her türlü tecellisinde ortak olduğu, birbirinin hak ve hürriyetlerine kesin saygı, karşılıklı içten sevgi ve kardeşlik duygularıyla ve ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ arzu ve inancı içinde, huzurlu bir hayat talebine hakları bulunduğu…”
Cumhuriyetçi olduğunu söyleyen bazı çevrelerin Türkiye’nin doğalgaz bulmasından sevinç duyamaması, böyle ‘milli’ bir meseleyi ayrışma konusu yapması son derece yanlıştır.
Buradaki millilik ‘AK Partili’ veya ‘Erdoğancı’ olmayı ifade etmez; ülkenin ve milletin ortak menfaatini ifade eder.
Milli meselelerde ‘destekleyici’ tavır takınmak bir partiyi veya hükümeti desteklemek değil, ülkenin geleceğini desteklemektir.
Ülkenin kazanımları, nimet ve imkânları tüm halkın emrine amadedir. Yapılan köprüler, otoyollar, barajlar, havaalanları belli siyasi görüşten insanlara hizmet etmiyor. Bu hizmetlere şiddetle karşı çıkanlar da bunlardan yararlanıyor. Yerli doğalgaz ve sağladığı imkanlar da hangi görüşten olursa olsun herkesin hizmetinde olacak.
‘Erdoğan’a siyaseten yarayacak her şey ülkenin faydasına da olsa kabul edilemez’ gibi bir anlayış hastalıklı bir anlayış olur.
Bu ne Cumhuriyetçilikle, ne demokratlıkla, ne vatanseverlikle, ne millilikle izah edilebilir!
Atatürkçülüğün en temel vasıflarından olan ‘millilik’ konusunu çözemeyen CHP’li bazı kesimlerin bu handikaptan kurtulması zordur.
‘Türkiye kazanacaksa biz kaybetmeye razıyız’ mottosuyla hareket eden Erdoğan’ın milli konularda sergilediği kuşatıcı siyaset anlayışı doğru anlaşılmalı.
Evet, aynı gemideyiz ve ortak bir geleceğe doğru yol alıyoruz. Farklı düşünebiliriz, farklı siyasi görüşlere sahip olabiliriz ama ülkemiz ve milletimiz için sevinçte ve tasada bir olmayı becerebilmeliyiz. Bunun zemini de ‘duygudaşlık’ı güçlendirmekten geçiyor.