Başta İlhan Selçuk olmak üzere, Cumhuriyet gazetesinin yöneticileriyle tanışırdık.
Ancak Cumhuriyet gazetesinin yeni genel yayın yönetmeni Murat Sabuncu ile tanışmamıştık.
Murat Sabuncu ile bundan on gün kadar önce tanıştık.
Ardından da kısa bir sohbet yaptık.
Murat Sabuncu, “Sizin gibi insani, vicdani duruşuyla toplumun her kesiminin saygısını kazanmış bir insanın, yeniden medyaya dönüp Star gazetesinde yazmaya başlamasına çok sevindim. Bunu medyamız adına bir kazanç olarak değerlendirdim” diyerek söze girmişti.
Sonra da söz Cumhuriyet gazetesi başyazarı İlhan Selçuk’un beni öven yazılarına gelmişti.
Samimi, keyifli bir görüşmeydi.
İşte Murat Sabuncu ile Cumhuriyet gazetesinin bazı yönetici ve yazarlarının gözaltına alındığını öğrendiğimde aklıma o görüşme geldi.
Peki gözaltına alınan Cumhuriyet gazetesi mensupları hakkında savcılığın suçlaması neydi?
Bu suçlama “PKK, FETÖ üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek” şeklindeydi.
Savcılığın bu suçlamasını okuduğum anda aklıma, CHP milletvekili Mustafa Balbay’ın, Cumhuriyet gazetesine yönelik suçlamaları geldi.
Cumhuriyet gazetesinde yönetici ve yazar olarak uzun süre çalışan Mustafa Balbay,”Cumhuriyet gazetesinde FETÖ’cülük, Kürtçülük yapmak serbest” demişti.
Cumhuriyet gazetesinin FETÖ’cülere, Kürtçülere hizmet ettiğini söylemişti.
Buna karşılık Cumhuriyet gazetesi yönetimi de Mustafa Balbay hakkında, “İktidarın gazeteye müdahale etmesine zemin ve fırsat yaratmak için iktidarla işbirliği yapmaktadır” şeklinde bir suçlama yapmıştı.
Evet, Mustafa Balbay, Cumhuriyet gazetesini FETÖ’cülük, Kürtçülük yapmakla, onlara hizmet etmekle suçlamıştı.
Suçlama dosyasını savcıdan önce o yazmıştı.
Ama hukuk okumuş biri olarak benim için, bir kişinin ya da bir kuruluşun suçlanması değil, o suçlamanın hukukun istediği ölçüde ispatlanması önemli.
Bakalım yargı mercileri, bu suçlamaları hukukun ve de toplumun vicdanını tatmin edecek ölçüde ispatlayabilecek mi?
Bu yapılamazsa, cümle alem “Bunlar FETÖ’yle, PKK’yla mücadele ediyoruz diyerek tüm muhalifleri susturma peşinde” demeyecek mi?
Bu da en çok FETÖ’nün, PKK’nın işine gelmeyecek mi?
Onlara karşı verilen mücadeleye zarar vermeyecek mi?
Nitekim daha önce Ergenekon, Balyoz gibi darbe davalarında at izi ile it izinin karıştırılması, bu davalara zarar vermişti.
At izi ile it izinin karıştırılması, gerçek darbecilerin işine gelmişti.
Onların “İktidar darbecilerle mücadele ediyoruz diyerek muhalifleri susturma peşinde” şeklindeki propagandasına hizmet etmişti.
Bu ülke tarihinde darbecilerin tanklarının karşısına ilk dikilen, darbeden sonra ilk yargılanan, darbecilere karşı ilk insan hakları kampanyasını başlatan kişi ben olduğum için, darbe davalarını herkesten fazla önemserim.
Gerçek darbecilerin hak ettikleri ölçüde cezalandırılmalarını herkesten çok isterim.
Ancak bunun için at izi ile it izinin karıştırılıp darbe davalarına zarar verilmemesi gerekir.
Darbe davalarının inandırıcılığını zedelememek gerekir.
Ergenekon, Balyoz gibi darbe davalarında bu başarılamadı; ama artık FETÖ darbe davasında bunun başarılması gerekir.