Şunun şurasında pek bir şey kalmadı Cumhuriyetin 89’uncu yıl dönümüne. Yıllarca askeri törenler, hamasi nutuklarla dolu, Ankara’yı geçici bir süre için mekan tutmuşların Anıtkabire koşmasıyla başlayan, sırtlarında ödünç alınmışlığın eğretiliğiyle naftalin izleri taşıyan smokinleri, dudaklarında eğreti gülücükleri, kollarında eşleriyle katıldıkları Cumhuriyet Balolarına uzanan, yasak savmaktan öte bir anlam taşımayan bir biçimde kutlandı 29 Ekim. Diğer kentlerde de üç aşağı beş yukarı aynı manzaraları izledik milletçe.
Ancak her vicdan sahibi yurttaşımın kabul edeceği gibi, bu şehr-i İstanbul’da Cumhuriyeti kutlama törenlerinin en görkemlileri Kadir Topbaş’ın belediye başkanlığı döneminde yapıldı. Hayret değil mi? Neden hayret; AK Partili’dir Topbaş da ondan! O zaman niye böylesine göz kamaştırıcı bir biçimde kutlanır son yıllarda 29 Ekim İstanbul’da? Cumhuriyet düşmanı değil mi AK Parti!
Devam edelim.
Türkiye’de en güzel, en nitelikli “şurup gibi rakıyı” son on yıldır içmeye başladı bizim akşamcı tayfası. Niye? Çünkü yasaklarla milleti boğacak olan AK Parti, cumhuriyetten nefret eder! Paradan altı sıfır atıldığında Tayyip Erdoğan başbakandı. Şimdi bu paradan altı sıfır atılması çok önemlidir. Devletin egemenliğini kanıtlar parası. Üzerinde Atatürk’ün resmi bulunan, 2.5 milyon lirayı uzatıp bir ekmek alırdık daha dün. Milyon, milyar, trilyonlar dökülürdü ağzımızdan. Ne yse ki bu rezillikten kurtulduk 2005’ten bu yana. Cumhuriyet’in parası silkinip kendine geldi. Neden? Çünkü AK Parti cumhuriyet düşmanıdır da ondan. Hepimiz “eh belli ki biz bu enflasyon canavarından kurtulamayacağız. Bari torunlarımız kurtulsa” derdik. Ne var ki, enflasyon canavarı yok oldu, yüzde onun altına düşüverdi tortusu. Niye? Cumhuriyet düşmanları iktidarda da ondan!
Dünyada ekonomisi en büyük 20 ülkeden biriyiz, OECD, BM ve daha bir alay kuruluşun değerlendirmelerine göre. BM Güvenlik Konseyi üyesi olduk, NATO Genel Sekreter Yardımcısı bizden biri, Avrupa Konseyi Parlamenterler Başkanı da bizden; Türk yani. Dünyanın en büyük birçok şirketin CEO’su ya da CFO’su ya da yardımcıları bizim insanımız. Nobel Edebiyat ödülünü bir yurttaşımız aldı, Eurovision’u da öyle. Bunların tümü de cumhuriyet düşmanı olabilir mi sizce? Baskette dünya ikincisi olan milli takımımız cumhuriyet düşmanıdır kesinlikle. Cumhuriyet’in bir başkanı var bir de başbakanı. Ha afedersiniz, onlar cumhuriyet düşmanı değil mi? Kim mi söylüyor bunu? Ne çabuk unuttunuz e-muhtıraları? Başbakanlık konutunda, Çankaya Köşkü’nde oturacaklar mı diye bir avaza bağırarak, ağızlarından alev fışkırarak haykıran, önüne gelene soranları! Avunuyordunuz, bu beyefendilerin hanımefendileri TBMM’nin kapısından içeri giremiyorlar diye değil mi? Başörtülü oldukları için. Hani duvarında Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir yazan meclisten içeri. Ama Beyaz Saray’dan Avrupa Parlamentosuna kadar her kapıdan girebiliyor, dilediğince konuşabiliyorlar. Kendi ülkelerinde? Yassah hemşehrim!!
Neden?
Çünkü bu iki hanımefendi de cumhuriyet düşmanı; tıpkı eşleri gibi!
Arkadaş sen sen ol, cumhuriyet düşmanlarından uzak dur!
Sokakta, otobüste, uçakta, çarşı pazarda, okulda her yerdeler bunlar artık.
Kaç, git, gizlen bir yerlere ki ham yapıp yutmasınlar seni!
(Meraklısına Not: Az daha unutuyordum; Murat Erdin son kuşağın hem en zeki hem de en akıllı gazetecilerinden biri. Best FM’deki programları keşke sürseydi...)