Bugün Cumhuriyet Bayramı.. Hepimizin bayramı.. Bizim bayramımız.. Emperyalizme karşı verilen savaşın sonunda ilan ettiğimiz bağımsızlığımızın sembolü.. Kutlu olsun.. Bu cumhuriyet bizim..
90 senedir, adına ‘Cumhuriyet kazanımları’ diyerek bu halkı dövmeye çalışanlara inat.. Artık bu palavranın da sonuna geldik.. Katı Kemalist laikçi, ulusalcı kesimler, 1923’ü silah yapıp saldırdılar bu milletin asli unsurlarına.. Dindarlara saldırdılar ‘cumhuriyet’ adına… Alevilere saldırdılar.. Dinsel azınlıklara saldırdılar.. Kürtlere saldırdılar.. Ve her seferinde, ‘kusura bakmayın ama Cumhuriyet..’ dediler.. 90 sene boyunca yedik biz bu numaraları.. Başörtüsüne muhalefet ederken ‘cumhuriyet’ dediler.. Ana dile karşı çıkarken ‘cumhuriyet’ dediler.. Cumhuriyet’i biz kurduk.. Yaşatacak olan da yüceltecek olan da bizleriz.. Kimse kusura bakmasın.. Cumhuriyet bayramımız kutlu olsun..
Erbil ve Barcelona
Barcelona’da yaşanan bağımsızlık süreci ile Erbil’de yaşanan süreç birbirine ne kadar benziyor.. İkisinde de bağımsızlık referandumu tek taraflı olarak yapıldı. İkisinde de merkezi otorite yok sayıldı.. İkisinde de komşuların oluru alınmadan yola çıkıldı.. İkisinde de dünya siyasetine yön veren ittifaklar ayrılmaya muhalefet etti. İkisinde de ‘halkların kendi kaderini tayin’ diye anlatılabilecek bir baskı ortamı yoktu.. Asıl önemlisi ise öyle anlaşılıyor ki, ikisi de kaybetti.. Şimdi Barzani, referandumu tüm sonuçlarıyla birlikte dondurma kararı aldığı halde süreci tersine çeviremiyor.. Barcelona da sessizce Irak’a bakıyor, ‘bakalım ne olacak’ diye...
Sırada kim var?
Barcelona sürecini Avrupa yakından takip ediyor.. Çok da İspanya’yı düşündüğünden değil aslında. Onların takip etmesinin bambaşka bir nedeni var.. Çünkü Avrupa blokunda ikinci dünya savaşından sonra bize ve bizim gibi gelişmekte olan ülkelere pazarlanan bütünlüklü yapıların sonuna gelindi.. Bu çıplak gözle görülüyor.. Brexit çok önemli bir tetikleyiciydi.. Fakat kasten bunu görmemeye gayret ettiler.. Sanki bu Birleşik Krallığın kendi meselesiymiş gibi davrandılar.. Oysa Brexit tam anlamıyla yaklaşan yeni sürecin işaret fişeğiydi.. Barcelona’da eğer ayrılık yanlıları istedikleri neticeyi, öyle/böyle elde ederlerse önümüzdeki 10 yıllık takvimde bambaşka bir Avrupa göreceğiz demektir.. İspanya, Katalonya’dan sonraki ikinci çatlağını Bask bölgesinde verecek.. ETA’nın dağa taşa ‘Hayalimiz’ yazdığı Navarra, bağımsızlık için adeta gün sayıyor.. Hatta Katalonya’nın bir adım önünde diyebiliriz.. Zira Madrid’e vergi ödemeyen tek özerk bölge.. Sonra Belçika.. Ülke halen üç parçalı bir yapıda zaten.. Flemenkçe konuşulan Flaman bölgesi, Alman kökenli azınlığı da kapsayan Fransızca konuşulan Valon bölgesi ve iki resmi dile sahip Brüksel.. ‘Biz kazanıyoruz diğerleri ile neden paylaşıyoruz?’ diyen Flamanlar, fırsat kolluyor.. Sonra?.. Hem AB’nin hem de NATO’nun merkezi konumundaki Brüksel, çökmüş olacak.. Valonya ise belki Fransa’ya, belki de Almanya’ya dahil olacak..
Sonra?.. İtalya’nın kuzeyi... Padanya... Ürettiği katma değerle İtalya’nın tamamına baktığını iddia ediyor.. Dahası, kendi kazandıkları paranın İtalya’nın güneyinde çar-çur edildiğine inanıyorlar.. Sonra?.. Güney Tirol.. En zengin başka bir bölgesi İtalya’nın.. Ülkenin hem borçlarına ortak olmak istemiyorlar hem de başkaca siyasi sorunlarına kafa yormak istemiyorlar.. Onlar da hazır bekliyor.
Domino taşı gibi, geldiği zaman Avrupa’nın her köşesini tetikleyecek.. Mesela Korsika.. Fransa, başta dil olmak üzere, Korsika üzerindeki baskıcı tavrını sürdürüyor.. Eğer Korsika koparsa, Bretonya ve Alsas’ın da Korsika’yı takip edeceği hesapları yapılıyor.. Peşinden Bavyera.. "Freistaat Bayern"... Özgür devlet yani.. Almanya'nın en büyük eyaleti.. 14 milyonluk nüfusuyla pek çok Avrupa ülkesinden kalabalık.. Dolayısıyla, Katalonya sadece Katalonya demek değildir.. Ve Avrupa bunu çok çok iyi bilir..