Yazının başlığını, Nurettin Yılmaz’ın ‘Yakın Tarihin Tanığıyım’ ismini taşıyan ve vaktiyle takdim yazısını yazdığım hatıralar kitabından aldım.
12 Eylül askeri darbesinden sonra tutuklanan Kürt siyasetçilerinden biri de Nurettin Yılmaz’dı.
Yılmaz’ı ama, herkesten farklı kılan bir yanı vardı: 12 Eylül’e çeyrek kala, Nisan ayında, Fahrettin Korutürk’ün görev süresi dolmuş, meclis yeni aday arayışı içine girmiş ve Nurettin yılmaz cumhurbaşkanlığına aday olmuştu. Bu adaylık onun yaşamında bir dönüm noktası oldu.
***
O günleri şu sözlerle anlatıyor Yılmaz:
‘Meclisteki gerek Kürt milletvekilleri gerekse sol ve sosyal demokrat CHP milletvekillerinin ısrarı üzerine adaylığımı koymaya karar verdim. O dönemin tüm atmosferini göz önüne alarak adaylığımı açıkladım. Oylar sayılmadan Meclis kulisinde bir gazeteci ordusu vardı. Bir açıklama yaptım basına: ‘Meclis’in mevcut yapısıyla seçilemeyeceğimi biliyorum.Ama bir Kürdün de cumhurbaşkanlığına aday olabileceğini kanıtlamak için adaylığımı koydum. Bir Kürt neden cumhurbaşkanı olmasın?
‘Mesajım alınmıştı kamuoyunca. Ertesi günkü gazetelerde cumhurbaşkanlığı adaylığım:
- Kürt Nurettin Yılmaz’ın aldığı 80 oyun analiz ve anlamı..
- Kürt olarak cumhurbaşkanlığına adaylığını koyan Yılmaz..
- 80 Oyun tercümesi..
- Bağımsız Yılmaz’ın cesaretine bravo! Türünden haber ve yorumlarla günlerce gündemi oluşturdu.’
Nurettin Ağabey’in adaylığı gündemi oluşturdu, ama o sadece sekiz ay sonra bu gündemin bedelini çok ağır ödedi. Kriminal bir adam gibi davrandılar ona. Ankara’da, Diyarbakır’a götürülmek üzere gözaltına alındı. Kelepçeli olarak uçağa bindirildi. Yanında bir çavuş vardı. Uçakta kelepçelerinin çıkarılmasını istedi. Çavuş, ‘Yasak, Diyarbakır’a kadar idare edin’ dedi. Bunun üzerine Nurettin Yılmaz, tuvalete gitmek istediğini söyledi. Bir tartışmadan sonra kelepçeleri çıkarıldı. Uçağın tuvaletine girdi, orada bir- iki dakika geçmişti ki, çavuş kapıya vurdu ve Yılmaz’a ‘Tuvalette misin diye sordu! Güler misin ağlar mısın! Nurettin Yılmaz bu soruya şu cevabı verdi: Hayır Malatya havaalanındayım!
***
Derken Diyarbakır cezaevi.. Akşam olmuştu, kar vardı yerde ve hava çok soğuktu.. Sonrasını hatıralar kitabından okuyalım:
Evraklar teslim edildi. Beni teslim alan çavuş, ‘Ha, demek ki Kürdistan cumhurbaşkanı sensin ha.. Bekliyorduk seni’ dedi. Salonda yedi sekiz sivil vardı. Tıraş edilmişler ve saçları henüz yerden toplanmamıştı. Bir onbaşı, “Süpürgeyi al, yerdeki saçları topla” dedi, itiraz ettim. Bu ara bir başka gardiyan “Cumhurbaşkanını önce tıraş edelim, sonra salonu temizlesin” dedi. Kolumdan tutup tıraş sandalyesine doğru çekerek “Önce tıraş sonra temizlik, değil mi, cumhurbaşkanı?” deyince itiraz ettim. “Ankara’da milletvekilleri Mızıka Okulunda ve saçları normal. Benim saçlarımı neden üç numarayla kesiyorsun” diye sorunca “Orası Ankara, burası Diyarbakır Cumhuriyeti, bilmiyor musun? Fazla uzatma sonra keseriz dilini.”
Telefonla başka komutanlarla konuştular. Koridordan yukarı çıkarken, sağ tarafta 35 nolu blok hücreye götürdüler. Çıplak bir hücre. Ne yatak, ne battaniye. İtekleyerek koydular. Buzdolabı gibi. Her taraf beton. İğrenç pis kokular..
“Bir yatak ya da battaniye yok mu” dedim. Gardiyan alaylı bir tavırla “Oğlum cumhurbaşkanına turistik otelden bir yatak ve temiz bir battaniye getirin” deyip gittiler.
***
Nurettin Ağabey’in hatıralar kitabı Veng yayınlarından ve 2008 yılında yayınlandı.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ikinci kez, bir Kürt siyasetçi, Selahattin Demirtaş aday oluyor. Ama dediğim gibi bu bir ilk değil aslında. İlk değil ama, Nurettin Yılmaz’ın adaylığını hatırlayarak söylemek gerekirse, çok değerli bir adımdır. Nurettin Yılmaz’ın cumhurbaşkanlığı adaylığında aldığı 80 oyu vaktiyle ‘analiz’ edip duran medya, şimdi de Kürt oylarının ne kadar belirleyici olacağını analiz edip duruyor. Oysa oylar belirleyici olur mu olmaz mı, bu teknik bir mesele. Ama HDP Eş Başkanı ve Diyarbakır milletvekili Selahattin Demirtaş’ın adaylığı bize başka şeyler anlatmalı. Kürtler’in siyasi tercihlerinin ayrılmadan yana değil, birlikten yana olduğunun bir kanıtıdır bu adaylık.
Devletin, siyasetin ve Türkiye’nin- hadi milat kabul edelim- Nurettin Yılmaz’ın bir Kürt olarak cumhurbaşkanlığına aday olduğu dönemden bu yana ortaya koyduğu zihniyet değişiminin önemli bir sonucudur.
Çok sancılı ve trajik evrelerden geçen Türk-Kürt sosyal, siyasal entegrasyonunun ve ilişkilerinin geldiği aşamayı göstermesi bakımından taşıdığı değerin farkında olmak gerekir.
***
Selahattin Demirtaş’ın adaylığını duyunca, Kürt siyasetinin sesini sivil siyasi alanlarda ve kurumlarda duyurmaya başladığı, ama hep bir meşruiyet sorunuyla karşı karşıya kaldığı veya bırakıldığı dönemleri hatırladım. Hüzün ve sevinç karışımı duygular sardı içimi. SHP-HEP İttifakıyla meclise taşınan Kürt siyasi temsiliyeti.. Sonra Kürtler’in meclisten kovulması. Tutuklanmaları, sürgüne yollanmaları. Kapıdan kovulurken bu defa da bacadan, meclise girmek için, bağımsız adaylar üzerinden gösterdikleri çabalar. Bir düşünmemiz lazım, eğer altı partisi birden kapatılan bir siyasi hareket ve kurduğu partilerin ömrü sadece üç yılla sınırlı olmuş bir hareket, meclisiniz de belediyeleriniz de, cumhurbaşkanlığınız da sizin olsun deseydi, bu ülkenin bugün Irak’tan farkı olur muydu?
PKK/BDP’yle temsil edilen Kürtler, 1999’da belediyeleri kazandılar. 2007’de meclise girdiler.
Yirmi yıl sonra geldiğimiz nokta şu: Herkes, gözlerini Kürt seçmenin oyuna dikmiş. Kürt seçmenden önemli oranda oy alan HDP/BDP ise başta CHP olmak üzere, her kesimden oy alabilmek iddiasıyla Selahattin Demirtaş’ı Cumhurbaşkanlığına aday gösteriyor.
Bir yanda, arka bahçemiz gibi gördüğümüz bir coğrafyada, Kürdistan için referandum çalışması var. Bir yanda PKK’nin dağdan indirilmesi ve Kürt sorununun çözümü için Meclis komisyonundan geçen yeni yasalar, yeni bir yol haritası sözkonusu. Ve bir yandan da, cumhurbaşkanlığına seksen oy almak için değil, birkaç milyon oy almak için bir Kürt siyasetçinin aday olması.
Tarihi bu hızla yaşamak, keyif verici bir şey doğrusu. Kendimizi şanslı sayabiliriz..