Geçtiğimiz haftalarda İsrail'in İran'ın Şam Büyükelçiliğine saldırısının ardından İran'ın kontrollü bir şekilde İsrail'e füze saldırısı gerçekleştirmesi, bölgedeki tansiyonu yeniden yükseltti. Pazar günü ise, Azerbaycan'daki bir açılıştan dönen İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin helikopter kazası haberi dünya gündemini bir anda değiştirdi ve oklar yeniden bölgeye çevrildi.
Öncelikle, düşen helikopterin bir kaza nedeniyle mi yoksa bir sabotaj sonucu mu düştüğü sorusu akıllara geldi. Bu durum, özellikle bölgedeki mevcut gerilimler göz önüne alındığında, büyük bir merak ve spekülasyona yol açtı. Helikopter kazasının zamanlaması, Reisi'nin Azerbaycan'daki stratejik bir ziyaretten dönmesi ve İran'ın bölgedeki konumu, soru işaretlerini daha da artırdı.
Azerbaycan'dan hareketlenen üç helikopterden sadece Reisi'yi ve Dışişleri Bakanı'nı taşıyan helikopterin düşmesi bu şüpheleri daha da artırdı. Helikopter kazalarının genellikle kötü hava koşullarında meydana geldiği düşünüldüğünde, böyle bir riskin alınıyor olması bir başka sır perdesini oluşturuyor. Ayrıca, 30 yıllık bir helikopterle hem Dışişleri Bakanı hem de Cumhurbaşkanının seyahat ediyor olması, başka bir muammayı ortaya koyuyor. Modern güvenlik ve teknoloji standartlarına göre oldukça eski olan bu helikopterin neden hala kullanımda olduğu ve üst düzey yetkililerin bu helikopterle seyahat etmesinin arkasındaki nedenler merak konusu. Helikopterdeki teknik arızalar, pilot hatası veya kasıtlı bir sabotaj ihtimali gibi çeşitli senaryolar göz önünde bulunduruluyor.
Bu tartışmaların ötesinde, öncelikle Reisi'nin İran için ne ifade ettiğine de bakmak gerekiyor. İran, kendine has bir rejimi temsil ediyor. Her ne kadar Reisi seçim yoluyla seçilen bir Cumhurbaşkanı olsa da, ülkenin tartışılmasız yöneticisi dini lider Ayetullah Ali Hamaney'di. Hamaney'in liderliği altında, İran'ın siyasi ve dini yapısı, rejimin ideolojik tutumlarını ve politikalarını şekillendiren temel unsur. Reisi, Hamaney'in politikalarının sıkı bir savunucusu ve uygulayıcısı olarak tanınıyordu.
Ülkedeki İslami rejimin kurucusu Ayetullah Humeyni'nin ölümünün ardından, 1989 yılında Dini Lider seçilen Ali Hamaney, halen hayatta ve görev başında. Ancak 85 yaşına gelen Hamaney'in yerine kimin geçeceği konusu, İran'ın siyasi geleceği açısından büyük önem taşıyor ve şimdiden tartışılmaya başlanan hususlardan biri. Zira, Reisi, Hamaney'in ardından İran'ın Dini Lideri olmaya en yakın adaylardan biri olarak görülüyordu.
Bu durum, 2021 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde daha belirgin hale geldi. Reisi'nin adaylığı, Anayasa'yı Koruyucular Konseyi tarafından açıkça desteklendi. Konsey, Cumhurbaşkanlığı seçimlerine başvuran yaklaşık 500 aday arasından sadece 7'sine adaylık izni verdi. O dönemde Yargı Erki Başkanı olan Reisi, bu 7 adaydan biri olarak öne çıktı ve birçok gözlemci tarafından "asıl aday" olarak kabul edildi. Hatta, diğer adaylar bile Reisi'nin Cumhurbaşkanlığı yarışında önde olduğunu ve onun seçilmesine zemin hazırlandığını ifade etmişlerdi.
Reisi'nin beklenmedik kaybı, İran teokrasisinin yaşlanan torunlarını ülke içinde ve bölgede tehlikeli bir anda doğaçlama yapmaya zorlayacak. Bu zorluğun üstesinden nasıl gelecekleri İran'ın ve daha geniş anlamda Orta Doğu'nun geleceği açısından belirleyici olacak.
Reisi potansiyel bir adaydı ve onun ölümü halefiyet belirsizliğini daha da arttırdı. Reisi'nin ölümü pek çok İranlı ve İran'ı izleyenler arasında Hamaney'in kendi oğlu Mücteba'nın babasının yerine geçme yarışında öne geçeceğine dair inancı artırdı.