Sayın Cumhurbaşkanı,AYM’nin kararı ile ilgili hukuki değerlendirmelerde bulunarak mahkemenin yerindelik denetimi yapamayacağını ve kanun yollarının bitmesinden önce karar veremeyeceğini söylemiş.
Cumhurbaşkanı’nın öncesinde AYM kararı ile ilgili olarak”uymuyorum ,kabul etmiyorum,saygı duymuyorum”şeklindeki açıklamasının gerekçesinin yukarıdaki hukuka aykırılıklar olduğunu düşünmüyorum.Öyle olsaydı bu karar hukuka aykırıdır ibaresini de ekleyebilirdi.
O zaman bir çok konuda olduğu gibi bu konuda da Cumhurbaşkanı aslında ne demek istemektedir.
Sayın Cumhurbaşkanının başkaca açıklamlarından da faydalanarak bir sonuca varabiliriz.
Diyor ki Cumhurbaşkanı;
Ülkemiz dışardan da içerden de çok ciddi tehlikelerle kuşatılmaya çalışılmaktadır.
Uluslararası örgütlerin katkılarıyla da dizayn edilmiş bir paralel devlet yapılanması var.
Suriyede ki gelişmeler tarihsel ve politik arka planıyla milletimizin ve ülkemizin beka sorunudur.
İç barışı tehdit eden bir ifsat(terör )belası var.
Uluslararası hukuk aleyhimize işletilmektedir.
Üstü örtülü bir savaşla karşı karşıyayız.Evet Türkiye bildiğimiz savaşlardan daha tehlikeli ve çeşitli bir savaş halindedir.
Bu savaş, çiftçinin domatesini, aydınımızın zihnini, din görevlisinin kalbini, yöneticimizin dirayetini, çocukların tebessümünü hedef almıştır.
İşte Ey Anayasa Mahkemesi,sen kararını verirken takdir hakkını, değerlendirmeni bütün bu şartları görmezden gelerek mi verdin?
Bütün bu şartlar Anayasal bütünlüğümüzü tehdit ederken bunu nasıl görmezden geldin?
Birde tabii.Neredeyse tamamı aynı iktidar sürecinde atanmış Anayasa Mahkemesi yargıçlarının tutumu bir siyasi inisiyatif olarak değerlendirilmiştir.
Devletin en önemli kurumlarından MİT’in uluslararası zemine ihbar edilmesi sonucuna yarayan bu karar saygı duyulmayı hak ediyor mu?
HAKİKAT ÇOĞU KEZ SÖYLEMEDİĞİMİZDİR
İnsanlık tarihi;hakikatın tarihi olduğu kadar,hakikatın değiştirilmesinin,örtülmesinin ve tahrif edilmesinin de tarihidir.
En son kutsal metin Kur’an bunu çokca anlatır.
Gerçeğin değiştirildiği ve dönüştürüldüğü en çarpıcı şekliyle anlatılır ve öğüt verilir.
Gelişmiş dünyanın insan hakları ile ilgili ilkeleri var değil mi?
Batının muazzam teknolojik gelişmelerini,insan ömrünü uzatmaya yönelik buluşlarını düşünün.
Hayıflanacak derecede bir başarı hikayesi öyle değil mi?
İşte görünen bu tablo hakikat değildir.
Hakikat İslam coğrafyasında üretilen cani ve canavar ruhun nasıl davrandığıdır.
Mültecilere karşı somutlaşmış insanlığa aykırı tutumdur.
Belki de bütün gelişmeler daha ustaca cinayet ve vahşeti sürdürmek içindir.
Batı felsefesindeki aşağılık özgüvensizlik soylarında bu cinayetlerle somutlaşıyor.
Batı müziği,resmi,felsefesi,üretim tarzı ensesttir.Yani ruhun kendine suikastıdır.
Hakikat insan yüzüdür.Felsefenin karartmadığı,bilimin maskelemediği insan yüzü.
Batı ikna edilemez.İnsan islah olur.
Batı insanın kurtuluşu Suriyede ki bir çocuğun kopan parmakları ile mümkün olacaktır.