7 Haziran’ın önümüze koyduğu sonuç ilk günlerin heyecanı geçince muhalefetin canını sıkmaya başladı. Ak Parti’yi sandıkta alt ettikleri hülyasına kapılan muhalefet partileri yavaş yavaş gerçekle yüzleşiyor. Meclis Başkanı seçimi rüyadan uyanmalarına epey yardımcı oldu. 10 Ağustos için kurdukları çatı başlarına yıkılınca yine de akıllanmamış olanlar aynı çatı formülünü bu sefer Meclis Başkanlığı makamı için devreye sokmak istediler lakin onu da ellerine yüzlerine bulaştırdılar.
Şimdi de faturayı Devlet Bahçeli ve Deniz Baykal’a kesmeye çalışıyorlar.
7 Haziran’dan bu yana geçen süre, koalisyon turları başlamamış olsa da aslında koalisyon için nabız yoklamakla geçti. Bu anlamda heba edilmiş bir zaman yok. Ama Türkiye’nin en kolay eleştirilebilen kişisi olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sataşmamak olmazdı. Yine laf döndü dolaştı ve “Erdoğan koalisyon kurulmasına mani olmak için işi yavaştan alıyor”, yok efendim “muhalefet partilerini tekrar seçimle tehdit ediyor”a kadar vardı.
Bütün bu tezviret için görevlendirmeyi Başkanlık Divanı’nın teşekkülünden sonraya bırakması ve tüm partilere son derece formel ve teşvik edici bir kaç uyarıda bulunmuş olması yetti.
***
Aslına bakarsanız koalisyon kurma ya da kuramama sürecini Cumhurbaşkanı Erdoğan üzerinden okuma çabasının üç temel sebebi var.
İlki tahmin edeceğiniz üzere Başbakan Ahmet Davutoğlu ile Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında oluşabilecek görünür bir ayrışmaya odun taşımak ve “Erdoğansız Ak Parti” projesini dolaşımda tutmak. Sanırsınız bunun için didinenler Davutoğlu’nu ya da Ak Parti’yi çok seviyorlar. Oysa tek dert bu ihtimalin doğrudan Ak Parti’yi zayıflatacak en güçlü sebep olacağı gerçeği.
Bu yola baş koyan medya organlarında son zamanlarda “Ak Parti, üzerindeki Erdoğan vesayetinden kurtulmadıkça...” gibi laflar ediliyor. Üstelik bu lafları edenler Ak Parti-CHP koalisyonunu Türkiye’nin kurtuluşu olarak sunuyorlar. Ne kadar da manidar!
Muhalefet partilerinin kendi dertlerine yanacakları yerde Ak Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan arasındaki ilişkiye kafayı takmış olmalarının başka izahı yok.
Herkesi aptal kendilerini akıllı sanan bu zevat “Ak Parti iyi Erdoğan kötü” diyerek dolaşıyor ve Ak Parti içinden de bu propagandaya yazılacak adam arıyor.
***
İkinci sebep ise Ak Parti’siz bir koalisyon seçeneğinin olamayacağı anlaşılınca Ak Parti’yi koalisyona mecbur bırakacak bir baskı atmosferi yaratmak. “Erdoğan erken seçim için baskı yapıyor” teranesi ile tersinden Ak Parti’yi baskı altına almak, koalisyon görüşmeleri sırasında Başbakan Davutoğlu’nun elini zayıflatmak. Erken seçim ihtimalinde ise biz elimizden geleni yaptık diyebilmek.
***
Sonuncusu ve en önemlisi ise şayet hükümet kurulamazsa, bunun faturasını şimdiden Cumhurbaşkanı Erdoğan’a kesmek. Bunun psikolojik alt yapısını hazırlamak.
Ağızlarından düşürmedikleri kırmızı çizgilerlerle, prensip diye yutturmaya çalıştıkları ergen kaprisleriyle koalisyon seçeneklerinin önüne kendilerinin de aşamayacağı bariyerler koyup sonra da kabahati Erdoğan’a yıkmak.
Bu amaç etrafında da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı kendi siyasetsizliklerinin sığ sularına çekmek için azami gayret sarf ediyorlar. Beştepe’yi dillerinden düşürmüyorlar, sözde profesör olmuş adamlar daha bir yıl önce yüzde 52 ile cumhurbaşkanı olmuş olan Erdoğan için “yeniden sandık kurulsun, güven oyu alsın” gibi o çok sevdikleri teamüllerde de Anayasa’da da yeri olmayan saçma salak önerilerde bulunuyorlar.