Cumhurbaşkanı Gül’ün Türkmenistan ziyareti verimlilik ve netice olarak pek parlak oldu. Bölge ülkelerinin medyasının özellikle Rusya ve İran medyasında ciddi konuya dönüşen bu ziyaret her ne kadar Taksim olaylarıyla geri planda kalsa da geleceğe dönük mesaj ve içerikle anlam arz etmektedir.
Rusya’nın Orta Asya ve Kafkaslarla ilgili stratejilerini zaman zaman yazıyorum. Bu ziyaret anlattığım ve yorulmadan anlatmaya devam edeceğim Rusya-bölge ilişkileri kontekstinde bayağı içerik barındırmaktadır.
Öncelikle ekonomik anlaşmalar her ne kadar uzun süren konuşma neticesinde gerçekleşse de totalda Cumhurbaşkanı ziyareti ciddi sonuç elde etti. Türkmenistan hem enerji rezervleri hem de politik duruşu olarak Orta Asya’nın önemli ülkesidir.
Orta Asya’nın ekonomik gücü olan Türkmenistan’ın Türkiye ile planlı programlı stratejileri tümüyle Orta Asya genelini etkileyecek niteliktedir.
Türkmenbaşı’ndan sonra Berdimuhammedov’un Türkmenistan’ın genel politik dizaynını değiştirmeyen tutumuyla bir taraftan olumlu sonuçlara kapı açıyor. Örneğin Türkiye ile ilişkilerinde akrabalık bağlarının pekişmesi konusunda çok istekli gözüken Türkmen lider Berdimuhammedov’un geleneksel Türkmenistan politik tavrını devam ettirmesi dikkat çekicidir. Özellikle eski Sovyet etkisinde olan cumhuriyetlerin her adımda Rusya’yı hesaba katma gayretleri oldukça anlamlıdır.
Rusyasız bir şey olmaz, olursa Rusya bozar niteliğindeki tutum bu coğrafyanın gerçeklerine ışık tutmaktadır.
Çünkü Rusya artık her şeye ekonomik baskı konseptiyle yaklaşıyor ve gerçekte Rusya kendi açısından haklıdır. Gönül bağlarını oluşturamadığı bu coğrafyanın insanları maalesef halen ekmek parası için Rusya’ya gidiyor. Rusya’da bu konuda meydan bu insanlara açıktır. Doğrudur Rusya’nın siyasi parti ve toplumda fikir önderligi yapan kişilerinin tutumu, devletin tutumu gibi hoşgörülü değil. Mesela aşırı milliyetçi güçler “Ne işi var bu Orta Asyalılar’ın burada, gitsinler geri” diye ciddi tepkiler gösteriyor.
Gerçi Putin bu hususta eski etki alanı ülkelerin yeniden bir çatı altında birleşmesi konusunda bayağı mesafe katetti diyebilirim. Artık Putin Gümrük Birliği’ne katılmayan ülkelerin vatandaşlarının 2015’den itibaren Rusya’da barınmasının mümkün olmayacağı yönündeki tavrını açıkça ortaya koymuştur.
Türkmenistan’ın da bu hususta başka ülkelerde oldugu gibi Rusya endeksli adımlar atma mecburiyeti göz önündedir. Ama buna rağmen Rusya’nın da hesaba kattığı Türkiye gerçeği, bu coğrafyada Rusya’nın yalnız hareket edemeyeceğini hakikatını algılamasını sağlamıştır.
Türkiye’ye özellikle bugünkü Türkiye’ye duyulan güven ve ortaklık istekleri besbelli ortadır.
Cumhurbaşkanı Gül’ün bu ziyareti şimdiki siyasi olaylar kontekstinden bakıldığında hem mesaj içerikli hem de gelecek planlama konusunda manidar oldu. İlişkileri pekiştiren amiller sadece sevgi nitelikli sloganlar değildir. Bunun zamanı geçti bile. Şimdi bu gelecek stratejilerinin çatısını oluşturmak ve fiilen bağların kurulması şart olmuştur artık. Ekonomik bağlar fiili bağları oluşturan önemli kozdur zamanımızda. Bunun yanı sıra ise hep söylediğim hususu yine söylemekte fayda görüyorum. Bu ilişkiler sadece iktidarlarla oluşturulmamalıdır. Her ne kadar da Türkiye’nin bu coğrafya ile ihtiyatlı davranış biçiminin nedenlerini anlasam da bu konuda daha geniş zemine yayılmada faydanın olduğunu yazmakta ısrarlıyım. Türkiye insan hak ve özgürlükleri, demokrasi konusunda da kervan başı rolünü üstlenmek zorundadır. Maalesef Türkmenistan da diğer eski Sovyet coğrafyasındaki ülkeler gibi demokrasi sınavını veremiyor halen. Bunun için zemin yok mu? Hayır tam aksine bu coğrafyanın insan yapısı buna çoktan müsait. Gerçi Türkmenistan’ın en önemli hususlarından biri sosyal devlet olma konusunda hem rahmetli Niyazov hem de şimdiki cumhurbaşkanı pek başarılı oldu. Türkmenler milli servetlerinden gelen payı hayatlarında hissediyor ve bunun varlığı içerisinde pek mutlular. Bu takdire şayan bir durum olmakla birlikte gelecek inşasında pek yeterli değildir malesef. Ülkede basın, siyasi fikir platformlarını oluşturan zemin olmaması Türkmenistan’ı şimdiki durumundan daha da ileri götüremeyen önemli bir husus. Cumhurbaşkanı Gül devlet adamı kimliği ve kişiliği ile coğrafyada sempati merkezi olabilmiştir. Bu durum hafife alınmayacak kadar önem arz eder. Hele hele Orta Asya coğrafyası için bunun ikili ilişkilerdeki başarı oranına ciddi katkısı söz konusudur. Türkmenistan hem manevi hem maddi olarak Orta Asya’nın gelişme kaynağı olabilir. Berdimuhammedov, Nazarbayev gibi bu meselenin farkına vararak hareket ederse bu güç sinerjiye dönüşerek Türk Dünyası’nın bekasını temin edecektir.