Cumhurbaşkanı Erdoğan Gine’deydi. Gine Devlet Başkanı Alpha Conde ile yaptığı basın toplantısı sırasında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Gine’ye 50 otobüs hediye ettiğini açıkladı.
Peki nerede bu Gine?
Afrika kıtasının batı kısmında, Senegal, Mali, Fildişi Sahili, Liberya gibi ülkelere komşu bir ülke. Tam adı Gine Cumhuriyeti
Tam 300 yıl Osmanlı yönetiminde kalmış bir devlet olan Gine’nin yakın dönem tarihi iki utanç verici döneme ayrılıyor.
● Birinci Fransa sömürge dönemi (1885-1939)
● İkinci Fransa sömürge dönemi (1885-1939)
Çekilen fotoğraflara baktım.
Osmanlı gibi bir huzur coğrafyasının bakiyesinin sahipsiz, mahcup siyah tenli yüzlerini gördüm fotoğraflarda. Zaten Gine “Siyahilerin yaşadığı ülke” anlamına geliyor, bir Tuareg dili kelimesi olan “aginaw” kelimesinden türeme.
Bir Türk filmi sahnesi geldi aklıma Gine’deki görüntüleri seyrederken. Seyahatteki anne-babası için öldü diye haber geldikten sonra kötü yürekli yengesinin evinde besleme gibi yaşamaya başlayan çocuğun anne ve babası gelir bir zaman sonra.
Çocuğun onlara sarılması yürek yakar. Çünkü sadece özlediği için, sadece anne-babasına kavuştuğu için öyle duygulu değildir sarılması. Özlem de vardır ama özlemi harlayan, ateşine benzin döken şey onlar yokken yaşadığı zulüm, yokluk ve sömürgeciliktir.
Devlet başkanı Conde’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sarılması böyledir.
Gine’nin, Senegal’in, Fildişi Sahili’nin ve nicelerinin öldü zannettiği babası çıkagelmiştir…
Otobüs işin bahanesidir, sadece uzunca bir yoldan gelen babanın hediyesidir.
***
Der ki Gandhi;
1 yılın değerini sınıfta kalmış bir öğrenciye sorun.
1 ayın değerini erken doğum yapmış bir anneye sorun.
1 haftanın değerini haftalık bir derginin editörüne sorun.
1 günün değerini yevmiyeyle çalışan bir işçiye sorun.
1 saatin değerini trafikte sıkışıp kalmış bir şoföre sorun.
yarım saatin değerini buluşmak için bekleyen aşıklara sorun.
1 dakikanın değerini uçağını kaçıran adama sorun.
1 saniyenin değerini bir kazadan sağ çıkan kişiye sorun.
saniyenin 10 da 1 inin değerini olimpiyatlarda gümüş madalya kazanan kişiye sorun.
Bu yazıyı görünce düşünmeden edemedim;
Peki ya bir ömrün değerini kime soralım?
Cevabı yukarıdakiler gibi bir tane değil, çokça..
Bir ömrün değerini hayallerini gerçekleştiremeden yaşlanmış olana sorun.
Bir ömrün değerini çocuklarının büyüdüğünü göremeden yaşlanmış olana sorun.
Bir ömrün değerini sadece kendisi için yaşayarak yaşlanmış olana sorun.
Bir ömrün değerini yeterince “Allah razı olsun” duasını duymamış olana sorun.
Bir ömrün değerini iz bırakmamış, öldükten sonra bir mezar taşından ibaret kalacak olana sorun.
Bir ömrün değerini “el alem ne der?” diye yaşamış olana sorun.
Bir ömrün değerini başkalarının fikirlerini, kendi yürek sesinden çok daha fazla dinleyerek yaşlanmış olana sorun.
Bir ömrün değerini sadece maddi hayata çalışmış, manevi iklimini yeşertmemiş olana sorun.
Bir ömrün değerini yarına erteleye erteleye bir anda kendini yolun sonunda bulmuş olana sorun.
Bir ömrün değerini sevememiş, sevilememiş, sevgiyi yaşamamış, yaşatamamış olana sorun.
Hem de gençken sorun, sorun da size anlatsınlar...