Cumhurbaşkanı Erdoğan'a bu sözler söyletilmemeliydi
3 Ocak 2022 Pazartesi
Bizim kesimde, 28 Şubat cuntasının sadece askerî kanadını yargılamakla darbecilerle hesaplaşıldığı zannı hâkim.
Evet bu bir zan!
Çünkü, 28 Şubat cuntasının tümüne hesap sorulamadı. Sorulmasını bir yana koydum, cuntada yer alan unsurlar, özellikle de cuntanın medya ayağındakiler 20 yıllık Ak Parti iktidarında baş tacı edildi. Onlarla görüşmek, fotoğraf vermek için yarışa girenler oldu. Şahsiyetsiz, ezik özneler yüzünden 28 Şubat cuntasının medya unsurları hâlâ ahkam kesebilmekte.
Birkaç ay önceki yazımda Sabah Gazetesi yazarı Hilal Kaplan'ın bir hatırasını nakletmiştim. Bizim kesimin içinde bulunduğu ezikliği çok iyi sergileyen bir anı olduğundan tekrar aktaracağım: Hilal Kaplan katıldığı bir toplantıda 28 Şubat cuntasının medya elebaşlarından Ertuğrul Özkök'ü görüp yerini değiştirince, 28 Şubat döneminde başörtüsü eylemlerine öncülük yapan bir hanım yazar bu tavrından dolayı Kaplan'ı kınıyor ve Özkök'le her ay görüşüp istişare yaptığını söylüyor.
İstişare mühim tabiî ki!..
Bir darbeciyle istişare yaptığını sanan hanım ablamız aslında sevgili Ertuğrulcuğuna kendini kabul ettirmenin çabasında. Eziklik işte böyle bir şey.
Mezkûr hanım ablamız yalnız değil. Bu türler bir zamanlar, FETÖ'nün servis ettiği istihbarat bilgilerini köşesinde yayımlayarak şöhreti bulan Fehmi ağabeylerinin kılavuzluğunda 28 Şubatçı gazetecilerle fasıldan fasıla akıyorlardı!
Kaba etlerini koyacakları rahat bir koltuk bulmanın, işkembelerini doldurmanın imkânına erişince darbecilerle kol kola müzik icra etmeye başladılar. Yok canım, 10. Yıl Marşı'nı söylemiyorlardı, o kadar da şahsiyetsiz değillerdi. 28 Şubat cuntasının medya unsurlarıyla Türk Sanat Mûsikîsi ve türkülerimizi meşk ediyorlardı.
Olan olmuştu, geçmiş geçmişte kalmıştı, geçmişe takılıp kalmamak gerekiyordu, hem intikamcı olmamak da lâzımdı değil mi abilerim ablalarım!..
Kaç kere yazdığımı, kaç kere söylediğimi artık sayamıyorum: 28 Şubat cuntasının tüm unsurlarından hesap sorulmadan "28 Şubat'la hesaplaştık" diyemeyiz. Hususiyetle de cuntanın medya ayağına dikkat çekiyorum. Çünkü darbe ortamını hazırlayan cuntanın medya ayağı.
Türkiye'de bir daha darbe olmaması için medyadaki darbeci unsurlar temizlenmelidir. Şimdiye kadar bu hususta bir adım atılmadı maalesef.
Bu ahvalden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da şikâyetçi. Akit Gazetesi'nin cesur Genel Yayın Yönetmeni Hasan Karakaya'nın vefatının sene-i devriyesinde düzenlenen anma programında konuşan Başkan Erdoğan medyadaki darbecilerle hesaplaşılmamasından dolayı duyduğu üzüntüsünü dile getirdi: "Üzülerek ifade etmek isterim ki basın yayın camiamızda darbeci zihniyetle samimi bir hesaplaşma yapılamadı. O günlerde gazete manşetlerinden darbeciler adına siyasete ihtar çekenler, korundu kollandı, hiçbir şey olmamış gibi pişkince köşe başlarını işgal etmeyi sürdürdü. Dahası bu kalemşörler cumhuriyet mitinglerinden Gezi olaylarına, 17-25 Aralık'tan 15 Temmuz darbe teşebbüsüne kadar demokrasimize yönelik tüm girişimlerde tetikçilik yapmaktan geri durmadı. Gün oldu çapulcuları savundular. Gün oldu teröristlere sözcülük ettiler. Gün oldu Türkiye'yi karaladılar. Gün oldu yabancı güçlere, ülkemize müdahale çağrısı yaptılar. Ama her seferinde gizlemeye çalıştıkları faşist karakterlerini ellerine geçirdikleri ilk fırsatta ortaya dökmekten çekinmediler. 2023'e giden süreçte medyamızın bu iç hesaplaşmayı da yapacağına, bu habis zihniyetten kendisini bir an önce kurtaracağına inanıyorum. Ülkemiz, milletimiz ve demokrasimiz adına bunu içten bir temenni olarak burada özellikle ifade ediyorum."
Biliyorum, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu sözlerinin ardından medyadaki darbecilerle alâkalı hemen çalışmalar başlatılacak. İyi de muhteremler, medyadaki darbeci unsurlar şimdiye kadar sizi rahatsız etmiyor muydu da hiçbir işlem yapmadınız. Hatta Cumhurbaşkanı'nın ifâdesiyle "korudunuz kolladınız"!
Cumhurbaşkanı Erdoğan bu sözleri söylemeden önce darbecilere gerekeni yapıp raporu Başkan'ın önüne koyacaktınız. O da darbecilere hesap sorulamamanın üzüntüsünü değil darbecilere hesap sormanın sevincini halkıyla paylaşacaktı. Yazık ki ne yazık...