Türkiye önce kuşatıldı, sonra peş peşe saldırılara maruz bırakıldı. 15 Temmuz bu saldırıların en vahşi ve trajik olanıydı. Erdoğan düşürülseydi, Türkiye ABD’nin bir eyaletine dönüşecekti.
Saldırılar artarak devam etti. Devam edeceğe benziyor.
Cumhur ittifakı beka sorununu bertaraf etmek ve Türkiye’yi malum güçlerin her türlü saldırılarına karşı korumak için gündeme geldi. Çünkü 15 Temmuz’da düşürülemeyen Erdoğan’ın sandığa gömülmesi isteniyordu. Aslında Erdoğan’ın şahsında bağımsız ve güçlü bir Türkiye olmasın isteniyordu.
MHP’nin 15 Temmuz’da sergilediği duruş, 15 Temmuz sonrasında bu satırların yazarının herkesten önce ve herkesten çok istediği bir siyasi ittifak sürecine kapı araladı.
Bu ittifak dış ve iç saldırılara karşı milli ve yerli temelde güçlü bir direnç noktası oluşturdu. Bu ittifak olmamış olsaydı, ABD’nin başını çektiği “üst akıl” genel seçimde amacına ulaşmış olacaktı.
Hamdolsun liderimiz Erdoğan’ın derin öngörüsüyle bu siyasi saldırı berhava edildi. Bunda MHP lideri Bahçeli’nin her türlü takdiri hak eden sağduyusu ve yardım eli büyük rol oynadı. Bahçeli 7 Haziran seçimlerinden sonra sağduyusuyla bu komplonun farkına varıp koalisyon hilesini boşa çıkartmamış olsaydı belki bugün AK Parti çok daha farklı bir konumda olurdu.
Demem o ki Cumhur ittifakı sayesinde bugün “üst aklın” hamlesi ve komplosu boşa düşürülmüş ve bu ülkenin milli ve yerli unsurları tekrar iktidara taşınmışlardır.
Bu iktidar ortaklaşa elde edilen bir iktidardır. O yüzden iktidarın ittifakın ruhuna uygun bir biçimde sürdürülmesi gerekir.
Cumhurbaşkanımızın her seferinde Cumhur ittifakının önemine yaptığı vurgu uygun mekanizmalarla ete kemiğe büründürülmezse korkarım ki pusuda bekleyenlerin arayıp da bulamadığı fırsatların doğmasına sebebiyet verecek.
Cevaplanması gereken soru şudur: Bu ittifak Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimle sınırlı bir ittifak olmayıp bu kritik süreçte sürdürülmesi istenen bir ittifak ise bunun siyasi mekanizmaları oluşturuldu mu? Oluşturulduysa ittifakın bağışıklık sistemi güçlü demektir. Değilse her an pusuda bekleyenlere gün doğabilir.
***
Geçmişte AK Parti tek başına çoğunluk iken artık bu iktidar gücünü Meclis’te MHP ile paylaşır durumdadır. O halde yapılması gereken şey nedir? İttifakın ruhuna uygun bir biçimde istişareyle yol yürümektir.
Kuşkusuz AK Parti MHP değildir, MHP ise AK Parti... Ama her ikisi de artık siyasi kader birliği etmiş partilerdir.
AK Parti’nin sayısal gücü MHP ile kıyaslanmayacak ölçüde fazladır. O yüzden iki eşit ortaktan veya iki eşit ortaklık üzerine oturmuş iktidar gerçekliğinden söz etmiyoruz. Bir başka deyişle eski Türkiye’ye özgü bir koalisyon veya hükümet formülünden söz etmiyoruz. Zaten Bahçeli’nin de bu yönde bir pazarlığı veya talebi bildiğimiz kadarıyla hiç olmamıştır.
MHP’nin hem güçlü yanıdır bu, hem de en zayıf yanı. Güçlü yanıdır çünkü bunu sadece ülke menfaatı adına yaptığını söylüyor. En zayıf yanıdır, yıllardır iktidarda olmayan MHP tabanının haklı olarak beklentileri ortaya çıkmaktadır. Hele karşısında kendisini her an çökertmek için fırsat kollayan İP gerçekliği düşünülürse, beklentilerin karşılanmaması durumunda MHP’nin düşebileceği siyasi pozisyon dikkatten kaçırılmamalıdır. Yerel seçimler bu süreci daha kırılgan hale getirebilir.
MHP’nin duyarlılığı kadar talepleri de uygun istişare mekanizmalarından geçirildikten sonra dikkate alınmazsa sorun doğurabilir. Mesela kısmi af meselesi... Bu konu iki parti arasında oturulup bir çözüme bağlanmalı.
Yerel seçimde ittifakın şartları il ve ilçe bazında siyasi ilke, ahlak ve adalete uygun bir biçimde tanzim edilmeli. Yerel seçimde ittifakın ruhuna uygun davranılmaz ve en kötüsü kazanılan yerler kaybedilirse çok daha kötü sonuçlar doğabilir.
Aman dikkat diyorum!