Bir süredir iç siyaset gündemini "İttifaklar dönemi sona mı eriyor?" tartışmasını meşgul ediyor. Siyasi yumuşama-normalleşme söylem ve pratikleriyle ilişkilendirilen tartışmanın hedefi Cumhur İttifakı. Bir bitse diye bekleyenler var belli ki.
Konuyla ilgili iddiaları ve söylenenleri yerli yerine oturtabilmek ve tartışmayı sağlıklı zeminde yapabilmek için bence en önemli kerteriz noktamız, 2023 seçimleri ve 2024 seçimleri arasındaki fark.
Açmaya çalışacağım ama şu kadarını önden söyleyeyim, bugün genel seçim olsa bence yine 2023'deki sonuç alınır. Bu sonuç a partisi ya da b partisiyle değil, o partilerin üzerinde ittifak ettikleri konularla ilgilidir. Bu sonuç Tayyip Erdoğan'ın irade koyduğu kırmızı çizgilerle ilgilidir. Bu kırmızı çizgiler ise 2013'ten itibaren içeride ve dışarıdaki bazı aktörler eliyle silikleştirilmeye çalışılmış ve millet, Türkiye'nin kırmızı çizgilerinin müdafi olarak gördüğü Cumhur İttifakı ve Erdoğan'ın arkasında hizalanmıştır. Kimilerine hala şaka gibi geliyor olabilir ama bu ülkenin Doğu ve Güneydoğusunda iç savaş çıkartılmak istendi. 15 Temmuz'da darbe girişimi Türkiye'yi işgal planıydı.
"Tencere partisi"ne rağmen, 22 yıldır iktidarda olmanın ister istemez yarattığı yıpranmışlığa rağmen millet AK Parti'ye güvendi ve Türkiye'nin dümenine Cumhurbaşkanı'ndan başkasının geçmesine müsaade etmedi. Çünkü olası değişikliğin 2013'ten bu yana mücadelesini verdiğimiz kırmızı çizgilerimizi tehlikeye atacağını düşündü, hissetti.
***Güncel tartışma içinde edilen lafları burada tekrarlamaya gerek yok, AK Parti ve MHP arasındaki ittifakın sona ereceğine dair kimisi sadece tespit ile kimisi de "bir umut" değerlendirmeler yaptı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin uzun yazılı açıklaması içindeki "AK Parti ile CHP arasında geniş tabanlı bir ittifakın vücuda gelmesi, buna da altılı masanın diğer unsurlarının desteği Milliyetçi Hareket Partisinin samimi dileği ve temennisidir." cümlelerini sadece muhalefet içinden değil AK Parti'ye yakın çevrelerde de "ipler kopuyor galiba" diye okuyanlar oldu. Bunun üzerine AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik "Ülkemizi karşı karşıya olduğu tehlikelerden korumak ve geleceğe güçlü bir şekilde taşımak için kurulan Cumhur İttifakı kararlılıkla yoluna devam etmektedir. Türkiye Yüzyılı hedeflerine ulaşmak için Cumhur İttifakı olarak, ülkemizi geleceğe taşımak ve milletimize hizmet etmek noktasında güçlü siyasetlere imza atmaya devam edeceğiz. Cumhurbaşkanımız ve Genel Başkanımız Sn Recep Tayyip Erdoğan'ın vurguladığı gibi bu konudaki irademiz tamdır." açıklamasını yaptı. Özgür Özel'in durumdan vazife çıkartıp MHP'ye "ayrıl da gel" teklifi yapmasını zaten ciddiye alacak değiliz.
Ancak bu tartışmada kaçırılan şey Cumhur İttifakının ittifak ettiği konuların değişmezliği. İttifaka ömür biçenler işte bunu fark edemiyor.
PKK'nin ve siyasi uzantısı olan partinin siyasi güç kazanma hedefleri ile Kürtlerin sorunlarını birbirinden ayrıştırmak, Cumhur İttifakı'nın temel ilkesi. Sadece bu konu etrafında bile kalınsa
Cumhur İttifakı 2028 seçimlerinde devam edecektir. Ve zaten ittifakın dağılmasını isteyenlerin en temel hedefi de bu konudaki hassasiyeti zayıflatmaktır.
***Bana kalırsa bu ittifak, parti adlarını aşan bir ittifaktır.
Kürtlerden oy alamayan CHP, yüzde 50+1'i yakalayabilmek adına kendini her zaman HDP ya da DEM ya da gelecekte adı her ne olacaksa, Kürt siyasi egemenliği üzerine kurulu partilerle ittifak yapmak zorunda hissedecektir. AK Parti ise kendisi zaten aynı zamanda bir Kürt partisidir. CHP Kürtlerin desteğini PKK ve siyasi uzantısı partilerin egemenlik heveslerine ses çıkartmayarak kazanabileceğini düşünürken Cumhur İttifakı için Suriye ya da Türkiye fark etmeksizin PKK'ya en ufak bir meşruiyet sağlamamak kırmızı çizgiler listesinin en başındadır.
Türkiye'nin kırmızı çizgileri hiçbir zaman "normalleşme" ya da "yumuşama" kavramların konusu edilemez.