Başta Kastamonu olmak üzere Sinop ve Bartın'daki sel felâketini duyar duymaz yola çıktım. İstikamet, selin en çok hasara sebep olduğu Kastamonu'nun Bozkurt ilçesi.
Yolda giderken bir yandan bölgeyle alâkalı haberleri takip etmeye çalışırken bir yandan da hangi bilginin doğru hangisinin yalan olduğunu ayırt etmeye çalışıyorum. Mâlûm, koskoca ülke, ahlâksızlık çukurunun en dibinde sürünen güruhun yalanlarıyla uğraşıyor. Bu solucan keyfiyetliler toplumsal her acıda, felâkette, süründükleri ahlâksızlık çukurundan tezvîrat yapmaya başlıyorlar. Bozkurt ilçesine giderken de mezkûr solucan keyfiyetliler "Bozkurt'ta HES patladı" yalanını piyasaya sürdüler.
"Bozkurt'ta HES patladı" yalanına gelmeden önce Bozkurt'taki felaketten bahsedeyim. İlçeye girdiğimde gördüğüm manzara karşısında tek söyleyebildiğim, Üstad Necip Fazıl Kısakürek'in "Nuh tufanına denk" mısrası oldu.
Bozkurt'taki felaket için "Sel baskını" demek vak'ayı basitleştirmek olur. Kelimenin tam mânâsıyla ilçede tufan yaşanmış.
Bu vahim duruma rağmen devletin ilgili unsurları hemen çalışmaya başlamışlar. Bakanlardan gönüllülere kadar büyük bir fedakârlıkla halkın her ihtiyacı karşılanması için aralıksız çaba gösteriliyor. Düşünün bu insanlar, geçen hafta orman yangılarını söndürmek için Ege ve Akdeniz bölgelerindeydiler bugün de sel altında kalan vatandaşlarımıza yardım için Karadeniz'deler.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Kurum ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez bölgedeki çalışmaları koordine ediyorlar. Son birkaç aydır ülkemizde yaşanan felaketler sebebiyle Bakanlar evlerinin yolunu da uykuyu da unutmuşlar.
İlçedeki çalışmaları takip ederken müşahede ettiğim ve "İşte Yeni Türkiye'nin farkı" dedirten ise, halkın Bakanlara "Şunları istiyorum, şuna ihtiyacım var" dediği an taleplerin karşılanması için her şey yapılıyor ve halkın ihtiyacı gideriliyor. Lafın gelişi olarak yazmıyorum, Bakanlar halkla tek tek ilgileniyor. Bakanların bu müspet tavrı halkta güven duygusunu tekrar kazandırmış ve geleceğe yönelik kaygıları da azaltmış. Hem hükûmetin ilgisi hem de Türkiye'nin dört bir yanından yağan yardımlar bölge halkının moralini yükseltiyor.
Gelelim solucan keyfiyetli mahlûkların ""Bozkurt'ta HES patladı" yalanına. İlçeye girdiğimde İçişleri Bakanı Soylu'yu görünce ilk sorduğum soru "Sayın Bakanım, HES patlamış diyorlar doğru mu" oldu. Bakan Soylu'nun soruma mukabelesi, "Sizi HES'in olduğu yere götürelim, patlayıp patlamadığını gözlerinizle görün hem de gazeteci olarak halka doğru bilgi verin" oldu. Aralarında benim de olduğu bir grup gazeteci arkadaşla, Jandarma'ya ait helikopterle Ebru HES'in olduğu bölgeye gittik. Ebru Hidroelektrik Santrali Ezine Çayı üzerine kurulmuş.
Sadede gelirsem, Bozkurt'ta patlayan bir HES yok. Çünkü Bozkurt'ta patlayabilecek bir HES yok. Bozkurt'taki HES, Devlet Su İşleri'nin açıkladığı üzere barajlı/depolamalı HES değil. Kanal tipi bir HES. Su borularla sağlanıyor. Yani bir yerde su biriktirme yapılmıyor...
Bozkurt'ta HES patlamadı ama bu solucan keyfiyetlilerin bir yalanı daha ellerinde patladı. Ancak bu solucan keyfiyetli güruhun yalanlarını yalanlamaktan öte daha kalıcı bir hamle yapmak gerekiyor. Ahlâksızlık çukurunun en dibinde sürünen bu güruh çukurdan bir daha çıkamamak üzere çukurun üzeri kapatılmalı!..