New York merkezli Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ), Türkiye’deki basın özgürlüğü ile ilgili bir rapor hazırladı. Başlığı şöyle: “Türkiye’nin Basın Özgürlüğü Krizi-Gazetecilerin Hapsedildiği ve Muhalefetin Suç Sayıldığı Karanlık Günler.” Komitenin başkanı Sandra Rowe ile direktörü Joel Simon, günlerdir Türkiye’de gazete ve televizyonlarda Türk basınının nasıl bir karanlık dönemden geçtiği palavrasını anlatıp duruyorlar.
Bu nasıl karanlık bir dönemse, uydurdukları yalanları bile Türk medyasında özgürce tartışabiliyorlar, Türkiye’yi yerden yere vurabiliyorlar.
Bir kere bu rapor, çelişkiler, tutarsızlıklar ve ideolojik körlüklerle maluldür. Aynı komite, 2011 yılında hazırladığı raporda Türkiye’de sadece 8 gazetecinin tutuklu olduğunu yazmıştı. Ancak ne hikmetse, komite geçen yılki kendi raporunu inkar ederek bu yıl sayıyı 61 gazeteciye çıkarmış. Yanlış anlaşılmasın, komitenin listesinde yer alan isimlerin tamamı geçen yıl da hapisteydi. Rapora göre, bu isimler geçen yıl gazetecilikten yatmıyorlardı ama bu yıl, aniden gazetecilikten yatar hale geldiler.
***
CPJ’nin, gözlerimizin içine baka baka nasıl palavradan işler yaptığını anlamak için, isterseniz raporunda gazetecilikten dolayı cezaevinde olduklarını iddia ettiği isimlerin bazılarına daha yakından bakalım.
Mesela, raporun birinci sırasında yer alan Hatice Duman, adli kayıtlara göre, Kadıköy Marina’ya patlayıcı madde koymak, Akbank Topçular şubesindeki silahlı soyguna karışmaktan cezaevinde bulunuyor.
CPJ’nin bir başka gazetecisi Mustafa Gök, yine adli kayıtlara göre, Akbank Eyüp Şubesi’nin soygunu, Kartal Tekel deposunun bombalanması, polis memuru Bülent Uzun ve bir bekçinin öldürülmesi, dört polis memuru ile silahlı çatışma, yaralama ve öldürme eylemleri, Ataköy’de bir helikopterin bombalanması, ve Alibeyköy polis karakolunun bombalanması eylemlerinden cezaevinde bulunuyor.
Gazetecileri Koruma Örgütü’nün, ‘baskı’ ve ‘sansür’yüzünden cezaevinde olduğunu iddia ettiği gazeteciler işte bunlar. Liste daha da uzayıp gidiyor.
Aslında, CPJ’nin raporunun hazırlık aşamasındaki kaynaklarına baktığımızda, Türkiye’ye karşı nasıl bir kumpas hazırlandığını daha iyi görüyoruz. CPJ’nin en güvenilir kaynakları, Türkiye’deki terör örgütleriyle paralel yayınlar yapan bazı gazeteler, dergiler ve CHP.
Mesela CHP milletvekili Umut Oran, raporun hazırlanmasına nasıl katkı sağladıklarını kendi web sitesinde açıkça anlatıyor: “Geçen hafta CHP heyeti olarak ABD’de idik ve 16 Aralık’ta, tutuklu gazetecilerle ilgili raporları hakkında New York’ta CPJ yönetimiyle görüştük.”
Gördüğünüz gibi, CHP heyeti işi gücü bırakıp ta Amerika’ya gitmiş, marina bombalayan, banka soyan, karakol bombalayan, polisle çatışan gazeteci arkadaşlarına yönelik ‘baskı’ ve ‘sansürün’ CPJ raporunda yer alması için canla başla çalışmış.
Bu palavra rapor üzerinden, “Türkiye basın özgürlüğü konusunda tarihin en karanlık dönemini yaşıyor” diye yazanların anlaşılan hafızalarıyla ilgili sorunları var.
Bunlar, gazetecilerin hapsedildiği, hatta öldürüldüğü, muhalefetin suç sayıldığı günleri ya hiç görmemişler ya da bizi salak zannediyorlar.
Bazılarının hafızasına yardımcı olmak amacıyla, kısa bir hatırlatmakta yarar var. Nazım Hikmet ve Kemal Tahir, marina bombalamaktan değil, düşüncelerinden dolayı 28 yıl cezaya çarptırıldılar.
Necip Fazıl Kısakürek ve Osman Yüksel Serdengeçti düşüncelerinden dolayı yıllarca zindanlarda çürütüldü.
Mehmet Şevket Eygi, Selahattin Eş, Sadık Albayrak, Şule Yüksel Şenler, Emine Şenlikoğlu, Nurettin Şirin, Hakan Albayrak banka soygunundan değil, kalemlerinden dolayı zindana tıkıldı.
Bunlar sadece ilk akla gelenler. Daha sayısızca yazar ve aydın bu ülkede yazdıklarından ve düşüncelerini açıkladıklarından dolayı mahkum oldular, yıllarca cezaevinde yattılar.
Elbette, bugün de düşüncelerinden dolayı gazetecilerin, yazarların cezaevinde olmasını asla onaylayamayız. Halen cezaevindeki bazı isimlerin, gerçekten düşünceleri yüzünden mahkum olduklarını ya da tutuklandıklarını biliyoruz. En kısa sürede, yasal düzenleme yapılarak Türkiye bu ayıptan kurtarılmalıdır. Ancak, CPJ’nin palavralarının bu gerçeklerle uzaktan yakından bir alakası yoktur.