Normal bir zamanda yani; devletin Kürtleri inkar ettiği Kürt siyasetinin de terörden başka yol bilmediği eski Türkiye zamanlarında olsaydık Halkların Demokrasi Partisi (HDP) birkaç sütundan fazla haber olmazdı. Daha önce de Türkiye partisi olmak yolunda denemeler yapılmıştı ve öyle olmuştu. İnandırıcı değildi zira.
Esasen şimdi de inanmak için sebep yok ama zaten HDP’yi önemli haber yapan şey de Türkiye partisi olup olamayacakları değildir. Dikkatleri bu yeni denemeye celbeden husus, hamlenin tam da çözüm sürecinin ortasında yapılmasıdır. “Ciddi” ve “tarihi” değerde bir çözüm sürecinden geçmiyor olsaydık ne PKK’nın arayışlarının bir anlamı olurdu, ne de umutsuz solun Kürt siyasetinin sırtına binerek iktidar arayışına kalkışmasının...
Ama “ciddi” ve “sonuç alma ihtimali yüksek” bir sürecinden geçiyoruz. Atılan her adımı dikkatle takip etmek ve kurulan her partinin doğuracağı etkiyi değerlendirmek zorundayız. Hele o parti daha ilk kongresinde Gezi Parkı’na selam göndermişse...
Gezi Parkı ki, sürecin çözüm kalitesinin en yüksek seviyede seyrettiği sırada barışa ölümcül bir darbe vurmuştur. Dağın tepesine çıkarılmakta olan kayayı pervasızca aşağı yuvarlamış ve ardından da timsah gözyaşlarıyla ıslatmıştır.
Hayatları boyunca Kürt’ten nefret edenlerin merkezinde bayrak salladığı eylemin selamı bir Kürt partisinin kongresinde söyleniyorsa çözüm adına kaygılanmak gerekir. “Neler oluyor?” diye sormak lüzum eder. Üstelik, çatı partisi fikirleri çok değil 10 yıl önce Doğu Perinçek ve Yalçın Küçük gibi Ergenekon’un iki büyük sembolünün dilinde de dolaşmışsa...
Evet. BDP’den HDP’ye geçişin anlamı nedir?
PKK-BDP, çözümü tek başına sabote etmenin zor olacağını düşünüp bunu bir de eski sol, öfkeli sosyalistler ve geç kalmış Gezi devrimcilerine mi söyletecek?
Kürt halkı zaten çözüm süreci ve Öcalan’ın Nevruz konuşmasıyla birlikte tabandan yukarı bir değişim hattına girmiş durumdadır. Kürtler kendi değişimlerini üretemiyor da on yıllardır oy tabanları binde 5’lerde gezinen, hevesi kursağında kalmış solcular mı onlara değişimi öğretecekler? Kürtler siyaseti ve Türkiye’yi; siyasetten ve Türkiye’den hiç anlamayan “eski sol”dan mı öğrenecek?
Dakika bir, Meclis’de başörtülü vekile karşı çıkan Levent Tüzel profili mi Kürtleri Anadolu’yla barıştıracak?
HDP’nin estirdiği rüzgardan çözümün imkansızlığını anlatmaya ve iknaya istekli seslerin gürültüsü geliyor. Çözüm sürecinde kurulan bir partinin esame listesinde tek bir gerçek çözüm arzusu taşıyan isim görünmüyor. Partinin kuruluşunu coşkuyla karşılayanların içinde de öyle birisi yok... Aksine, BDP’yi Türkiye partisi yapacak zevat bir yıldır her fırsatta Kürtleri “Ucuza gidiyorsunuz” diye kışkırtıp duruyor.
İslamofobik ve Tayyibofobik bir grup, Kürt siyasetine eklenince kurdukları Türkiye partisi olmaz, sadece Türkiye’yi çözümden geri döndürme partisi olur.
Türkiye partisi kuracaksanız önce olduğunuz yerden ülkeye kendinizi inandıracak adımlar atarsınız. En Türkçü bölgeler bile çözüm sürecine sempati duyarken siz sabah akşam onların hassasiyetlerini yok etmek için uğraşmazsınız.
Türkiye partisi olacaksanız, bir eliniz çözümdeyken ötekini silahtan çekersiniz. Devlet yıllar sonra sizi inkar etmekten vazgeçmişken siz de demokrasiyi inkar etmezsiniz.
Hülasa... PKK ve BDP çözüm için hiçbir adım atmamışken, Öcalan Kandil’in ağırlığı altında ezilip örgütü eliyle çözüm denkleminden tasfiyeye zorlanırken; yeni parti çözüm adına kaygı vermekten başka bir yenilik vaadetmiyor.